Paylaş
Geçtiğimiz temmuz ayında durup dururken seçim kararı alan bunlardı. Hemen hepsi genel başkan yağcısıydı. Yağcılık ve el etek öpmekle listede yeniden yer alacaklarını düşünürlerdi!
Gün geldi genel başkanların hazırladığı listeler açıklandı!.. Ve bu muhteremlerin yaklaşık yarısı safdışı bırakıldı. Bir dönem daha milletvekilli olmak, o işin dayanılmaz avantalarından yararlanmak artık mümkün olmayacaktı. Araya başkaları sokulmuştu.
Ne zaman ki seçim kapıya dayandı, bu şahıslar ‘‘küskünler’’ adı altında örgütlenip seçimi ertelemenin peşine düştüler. Bu amaçla ‘‘Terör konusunda genel görüşme açılması’’ bahanesiyle Meclis'i topladılar. Daha ilk oturumda bundan vazgeçtiler ve gerçek amaca yöneldiler:
Seçim ertelenmeliydi!
Hemen ardından devreye Fazilet Partisi ve onun yol göstericisi Necmettin Hocaefendi girdi. Onların amacı biraz farklıydı:
1- Havamızı bulamadık. Rüzgárı Ecevit aldı. Seçimde nasihat alırız. Mızıkçılık edip seçimi erteletelim.
2- Ayrıca bizim Hocaefendi'ye formül yaratalım ve ertelenmiş seçimde o da aday olsun. Bu arada bizim şeriatçı takımına zarar veren 312. maddeyi de kaldıralım. Küskünleri de kelle sayısı açısından yanımıza alalım.
***
Bizim küskün vatandaşlar, işte bu oyuna düştüler! Aralarında ilerici, laik, Atatürkçü bildiklerimiz bile Fazilet'in kucağına oturdular ve Hocaefendi'ye çalışmaya başladılar.
Birbirleriyle sarmaş dolaş olanlar arasında çok ilginç isimler vardı! Bir yanda Kubilay Uygun, Ömer Bilgin, Fethullah Erbaş, öte yanda Mümtaz Soysal, Ayseli Göksoy, Yalım Erez gibiler!
Ya bir süre daha milletvekili kalabilmek, ya da Hocaefendi'yi kurtarabilmek amacıyla kimler kimlerle ittifak yapıyor, dans ediyordu!
Bu manzarayı görünce şaşırdık, kendilerini uyardık. Ortada Fazilet'in ucuz bir oyunu vardı ve ummadığımız kişiler bu oyunda yönetmen, akıl hocası, figüran vesaire gibi rollere bürünüp karşımıza çıkıyordu.
***
Türkiye'nin en kıdemli siyasetçisi, siyasetin ve siyasetçilerin ustası Osman Bölükbaşı şimdi köşesinde oturuyor. Şu olup biten kepazeliği gördükçe, onun geçmiş yıllarda miting meydanlarında haykırdığı sözler aklıma geliyor:
‘‘Geçmişi bugünkü sözlerine kefil olmayanlara inanmayın. Sizi aldatmak için kurt bile kuzu gibi meleyebilir. Onlara güven duymayın.’’
Bizi Meclis çatısı altında halen temsil eden bazılarına baktığımda, Bölükbaşı'nın bir sözünü daha anımsıyorum:
‘‘Adam vardır, kırık tabureye otursa tahtın üzerinde oturmuş gibidir. Fatih gibi, Kanuni gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi... Ama siyasetçi vardır, en yüce tahta oturtsanız saman çuvalı gibi durur...’’
***
Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, o sözleri Sedat Ergin'e boşuna söylemedi. Asker, ağzından çıkacak sözü on kademeden geçmeden söylemez. Asker olup bitenden rahatsız. Asker uyarıyor...
‘‘Bu tezgáhı bırakın, Türkiye'nin zararına çalışıyorsunuz’’ demeye getiriyor.
Haksız mı? Elbette haklı.
Sen temmuz ayında seçim yapılsın diye oy kullanacaksın, şimdi seçilme durumun olmadığını görünce Meclis'i toplantıya çağırıp bin dereden su getireceksin.
Öbür kesim ise partiyi evinden yöneten ve siyasi ihtirasları bitmek tükenmek bilmeyen bir Hocaeefendi'yi kurtarmak için atraksiyon yapacak, seni kucağına oturtup bir güzel kullanacak!
İnsanda biraz sıkılma olur.
28 Şubat'ta derslerini almışlardı. Şimdi yine şımarmaya başladılar. Ülkeyi her yerinden zorluyorlar. Yayın organlarını izleyiniz, Yargıtay Başsavcısı'na, DGM savcılarına, yargıya, Türk ordusuna hakaret yağdırıyorlar.
Yine Osman Bölükbaşı'nın deyişiyle ‘‘Tüfek menzili dışına çıkınca sövüyorlar, menzile girince siniyorlar...’’
Kimmiş kendini bu kadar ‘‘güçlü’’ gören? Oy oranı şimdi bilemediniz yüzde 18 olan bir parti!..
Ve Meclis'te kendi amaçları doğrultusunda kullandığı bazı ‘‘küskün’’ vatandaşlar! Mustafa Kemal Paşa ne güzel söylemiş zamanında ‘‘Gaflet, dalalet (doğru yoldan sapmak) ve ihanet içinde olanlar’’ diye.
***
Parti genel başkanlarının sultasından şimdi söz ediyorlar. Akılları şimdi başlarına geldiyse, geç kaldılar! Haftalar, aylar, yıllar önce neredeydiler? Yoksa o Meclis'te onlar değil de biz mi vardık?
Genel başkanın, karısının veya kocasının karşısında esas duruşta duran onlar değil de bizler miydik?
Her şey, bütün küçüklük, bütün yağcılık, bütün yalakalık bir dönem daha seçilebilmek için değil miydi?
Tekrar ediyorum: Küskünler hareketi ve Hocaefendi oyunu kamu vicdanında reddedildi. Bu oyunu artık bitirsinler. Hele Fazilet'in ve Hocaefendi'nin oyununa alet olduklarını gördükten sonra, kesinlikle bitirsinler.
Dünyanın hiçbir parlamentosu, sadece kendi kişisel çıkarını düşünen bunca kelleden oluşmaz. Türkiye'nin bahtsızlığı bu.
Günümüzde ‘‘küskün’’ olsun veya olmasın, hiç fark etmiyor. Listedeki yerler değişik olsaydı, bu kez günümüzün küskünleri seçim yapılsın, öbürleri yapılmasın diye bastıracaktı. İlkesizliğin bu kadarı mide bulandırıyor.
Oyun sadece 550 kişi arasında ve 550 kırmızı koltuk uğruna oynanıyor ama faturasını bütün Türkiye ve Türk milleti ödüyor.
Yetti. Sıktınız.
Paylaş