Hayırlı olsun!

TÜRKİYE’nin kilit kuruluşlarından biri daha ölmüş eşek fiyatına Araplara (Lübnan’da öldürülen Hariri’nin oğluna) satıldı.

Telekom ülkenin iletişim-haberleşme sektörünün kilidi. 6.5 milyar dolara apar topar satmayı başardılar. Hem de taksitle! Helal olsun! Gerçek değeri en az 30 milyar dolar olan koskoca kuruluşu, iki yıllık kárı karşılığında elden çıkardılar.

Alan Araplar zevkten dört köşe. Kelepir mal düşürmüş olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.

Şimdi şu ‘ilginç rastlantılara’ bakalım: Recep Tayyip Erdoğan bundan yaklaşık iki hafta önce Lübnan’da. Orada öldürülmeden önce ismini bile duymadığı Hariri’nin evine gidip eşine ve ailesine başsağlığı diledi. Bununla da yetinmedi, Hariri’nin mezarını ziyaret etti. Önceki gün Hariri’nin oğlu gelip bizim Telekom’u alıverdi! Rastlantı, hepsi rastlantı!

***

Telekom’
u öteki kilit sektörlerin altın yumurtlayan tavukları, en başta Erdemir ve Tüpraş izleyecek. Böylece demir çelik, akaryakıt ve rafinerilerimiz de, devletin ve milletin malı olmaktan çıkıp başkalarına hibe edilecek. Bunu niçin yapıyorlar?.. İki nedenle:

1- Deniz bitti, para yok. Bütçe yaması tutmuyor. Elde kalan malları acele satıyorlar. O kadar ki, IMKB, RTÜK, BDDK gibi kuruluş ve üst kurulların tüm gelirlerini bütçeye devrediyorlar.

2- IMF, Dünya Bankası ve AB, elde ne varsa satılmasını emrediyor. Bununla da yetinmeyip çıkması gereken yasaları tek tek yazdırıyorlar ve AKP o yasaları çıkarıyor.

Şimdi şu vereceğim örneği düşünün: Dünya petrol fiyatlarındaki artış Türkiye’ye sadece bu yıl 4 milyar dolar ek yük getiriyor... Ve siz Telekom’u bu paranın sadece 1.5 yıllık karşılığında -hem de taksitle- satıyorsunuz.

Bu nasıl özelleştirmedir? Özelleştirme devletin-milletin malını kelepir fiyata satmak mıdır? Her alanda bunu yapıyorlar. Geçenlerde ülkemizin tek yolcu gemisi Karadeniz’i 4 milyon dolara sattılar. Bunu alan işadamı bir hafta sonra aynı gemiyi 8 milyon dolara Yunanlılara sattı ve Karadeniz gitti.

Hürriyet yazarı Prof. Dr. Şükrü Kızılot’tan aldığım mektubu özetliyorum:

‘Gemi bedavaya satıldı ve son Türk gemisi böylece batırılmış oldu. Bu gemi 2004 yılında bir Fransız firması tarafından 8 hafta için yaklaşık 1.1 milyon dolara kiralanmıştı. Aynı gemi başkalarına da kiralanıyor ve 10 haftalık dönemlerde 500-600 bin dolar para kazanıyordu. Son Türk gemisinin bedava denilecek bir fiyatla elden çıkarılması içimi sızlatıyor.’

Evet, yağma ve peşkeş düzeni her alanda, her sektörde olanca hızıyla sürüyor. Birileri -özellikle yabancılar- bu süreçte köşeyi bizim sırtımızdan dönüyor.

Ama hiç kuşkunuz olmasın, bunların hesabı çok yakında tek tek sorulacak.

GİDİŞ NEREYE?

YARGITAY
Başkanlar Kurulu tarafından yayınlanan bildiriyi okudunuz. Hükümet yargıya 4 bin adet hakim ve savcı alıyor. Yasayı değiştirdiler, Adalet Bakanlığı bunları mülakatla alınacak. ‘Ananın adı, babanın adı, nerelisin?..’

Torpil listeleri daha önceden dosyalara konulacak ve kendi seçmece adamları yargıya sokulacak. Yargı siyasetin emrine iyice girecek.

Yargıtay bildirisi bunları açıkça vurguluyor, Türkiye Barolar Birliği ‘gidiş vahim’ diyor. Ses yok, tepki yok.

TÜRKİYE GENELİNE BAKINCA...



Devletin bütün kurumlarında haksızlık, sürgün ve atamalar olanca hızıyla sürüyor. Her kuruluşa AKP’nin seçmece elemanları dolduruluyor. Ankara Dışkapı SSK Hastanesi ülkemizin en büyük ve kilit sağlık tesislerinden biri. Yaklaşık 1.000 yataklı. 500 doktor görev yapıyor.

Bu hastane Sağlık Bakanlığı’na devredildi ve birkaç gün önce Bolu’dan bir başhekim atandı. İlk icraat olarak başhekim yardımcılarından tarihsiz istifa dilekçelerini vermelerini istedi. ‘Ben kendi kadrolarımla çalışırım, dilekçesini vermeyenler için gereğini ben yaparım’ diyordu. Gereğini nasıl yapacağını hep birlikte göreceğiz!

***

Bir yanda bunlar olurken öbür yanda terör olayları yurdun dört bir yanında can yakıyor. Önceki günkü Adalet Bakanlığı baskını... Dünkü tren baskınında 5 güvenlik görevlisi şehit.

Son bir ay içerisinde özellikle Güneydoğu’da nice şehitler verdik. Subaylar, astsubaylar, uzman çavuşlar ve erler yurdun dört bir yanında toprağa verildi, veriliyor.

Bunlar ise özelleştirme-para peşinde... Ve Bay Başbakan dün akşam olduğu gibi yine Melih’in konserinde... Bir yanda vur patlasın çal oynasın eğlenceler, öbür yanda Kuran kursları, türban, imam hatip tantanaları... Din ticareti... Din sömürüsü...

Türkiye nereye?

Bay Başbakan’ın ayda bir yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında, arkasında Atatürk resmi olurdu. (Sadece mecburiyetten konulmuş bir resimdi.)

Son konuşmasında bu zahmetten de kurtuldu! Bu resim kaldırıldı ve yerine cami girdi. Neden? Niçin? Hangi gerekçeyle? Birileri ‘Türkiye nereye’ diye merak ederse, yanıtı Recep Bey’in hemen arkasında!
Yazarın Tüm Yazıları