BİZİM Başbakan kendine göre bir "cumhurbaşkanı" tanımı yaptı. O tanıma göre birini önümüzdeki mayıs ayında Çankaya’ya çıkaracaklarını açıkladı. Hemen herkesin kafasında aylardan beri bir tek soru var:
"Kim cumhurbaşkanı olacak? Yoksa Recep Tayyip Erdoğan mı?.."
Bu soru bana da her gün en az birkaç kişi tarafından soruluyor. Herkese aynı yanıtı veriyorum:
"Kimin olacağını şu anda kendisi bile bilmiyor. Bu soruyu ona sorsanız, verebileceği bir yanıt yoktur."
Niçin?.. Çünkü kafasında büyük kuşkular var. O makama kendisini seçtirmeyi şiddetle istiyor ama seçildiği takdirde Türkiye’nin nasıl gerileceğini, nasıl büyük sıkıntılar yaşayacağını ve o sıkıntıları atlatmasının asla mümkün olmayacağını, hepimizden daha iyi biliyor.
Dikkat ediniz, cumhurbaşkanlığı seçimine henüz 11 ay var... Ve bu konu Türkiye’yi şimdiden germeye başladı. Bunun tek nedeni de, bir tek kişi.
Yani o!
***
Beyefendi önceki gün kendince bir tanımlama yaptı ve cumhurbaşkanlığı makamına nasıl birinin seçilmesi gerektiğini yine kendince açıkladı! Tanımı şöyle:
"Cumhurbaşkanı olacak kişi ülkede barışa, sevgiye, birliğe, beraberliğe, dostluğa zemin hazırlayacak biri olmalı."
Dün bazı gazetelerde manşetler atılmıştı, bazı köşe yazarları da o doğrultuda yazılar yazmıştı:
"Recep Tayyip Bey, Çankaya için kendisini tarif etti."
Bence tam tersi.
Kendisini tarif etmedi... Çünkü bugüne kadar Başbakan kimliğiyle ülkemizde birlik ve beraberlik ortamı yaratamadığı gibi, tam aksini yaptı.
"Dostluk ve sevgiyle" uzaktan yakından ilgisi olmadı. Yine tam tersine, karşısına çıkan her kesimden insanlarımızı tersledi, azarladı, hakaret ve alay etti.
"Ananı al da git, çok konuşma, sor bakalım şu sahtekára ne istiyormuş, senin duyguna ihtiyacım yok, dur dinle be, dokuz ay on gün be, oğlun da işsiz kalsın, otur otur, afra tafra atma" gibi nice sözler onun ağzından çıktı. Üstelik önüne geleni mahkemeye verdi.
Kitleleri "bizdendir, bizden değildir" gibi ayrımlara tabi tuttu.
Devletin pek çok kurumuyla kavgalı.
Sevmiyor, sevilmiyor.
Laik Türkiye Cumhuriyeti modelini içine sindiremiyor.
Böyle birinin cumhurbaşkanı olamayacağını, olduğu takdirde Türkiye’de kıyamet kopacağını, ülkemizin korkunç bir gerilime sürükleneceğini ve sonucunda neler neler olacağını biz bildiğimiz gibi, Recep Tayyip Erdoğan da elbet biliyor.
O nedenle önceki günkü tanımı yaptı!
"Ben olmayacağım" demek istedi. Rahat olabilirsiniz.
KİM OLMALI, KİM OLMAMALI
Dün okuyucum Bülent Yılmaz’dan gelen mesaj bu konuya ışık tutuyor. Okuyucum "kim olmalı, kim olmamalı" konusunu çok güzel özetlemiş:
"Cumhur’a başkan olacak kişi vatandaşını azarlamamalı, kovmamalı. Onu dinlemesini bilmeli. Nezaketi elden bırakmamalı. Ağzı bozuk olmamalı. Küfür etmemeli. Argo konuşmamalı. Bu üslubu marifet saymamalı.
Demokrasiye, laikliğe, hukuka, yargı kararlarına ve insan haklarına saygılı olmalı. Devlet yönetmekle şirket yönetmenin aynı şey olmadığını bilmeli. Kurbanlık koyun pazarlığı gibi pazarlıkların devlet ciddiyetine yakışmadığını iyi bilmeli.
Asil, mert ve saygılı olmalı.
Herkese eşit mesafede olmalı, gerginlik yaratmamalı.
Hemen sinirlenmemeli. Örneğin dış ülkede büyükelçimizi azarlamaktan kaçınmalı.
Atadığı bakanların istifa mektuplarını en baştan alıp cebe koymamalı.
Bu ülkenin askeri, yargısı, üniversitesi ve halkıyla sürekli kavga içerisinde olmamalı.
Kişilikli, onurlu ve yurtsever olmalı.
Bu ülkenin hangi koşullarda kurulduğunu iyice okuyup anlamalı, öğrenmeli.
Atatürk’ün Büyük Nutuk adlı eserini sular seller gibi ezberlemeli, hatta özet çıkarmalı.
Milletini, ülkesini ve insanlarını sevmeli.
’Türkiyeli’ değil ’Türk’ olmalı...
Ve adam gibi olmalı."
Kim olmalı, kim olmamalı? Okuyucum bunları yazmış. Yorumu, kararı, takdiri size aittir!