SEVGİLİ okuyucularım, gücümü sizlerden gelen inanılmaz sözcük ve cümlelerden alıyorum. Benim güç kaynağım sadece sizlersiniz.
Tek başıma nelerle boğuşurken, üzülürken, hatta tiksinirken, sizden gelen birkaç cümlenin bazen gözlerimi yaşarttığını ve bütün sıkıntıları unutturduğunu söylesem bana inanır mısınız? İşte son günlerde aldığım yazılı mesajlardan, bir gazeteci ile okurları arasında kurulmuş olan inanılmaz gönül bağından sadece birkaç örnek:
Gemlik’ten Celal Küplü yazıyor: "Her gün Hürriyet’i açtığımda merhaba Emin Abi diyerek güler yüzüne bakıyorum. Sinirli de olsam sizin tebessüm eden fotoğrafınızı görünce sakinleşiyorum ve yazılarınızı da büyük bir zevkle okuyorum. Eğer size bir şey olursa bu ülke ve bizler kahroluruz. Korumanız var mı bilmiyorum. Şayet izin verirseniz ister yakın koruma, ister uzak koruma olmaya gönüllü talibim. Bunun için hiçbir ücret ve menfaat beklentim yok. Başkomiser emeklisiyim. Çocukları evlendirdim. Gelirim yeterlidir. Arabam var.
55 yaşında dinamik, 1.80 boyunda ve 90 kiloyum. İyi bir istihbaratçıyım. İstanbul, İzmir ve Ankara’yı sokak sokak bilirim. Tabanca ile 25 metreden birçok madalyalarım var.
Benim hiç erkek kardeşim yok. Sizi kendim için manevi abi olarak görüyorum ve ileri derecede hayranlık ve saygı duyuyorum. Bu son cinayetten sonra iyice tedirgin oldum. Kabul ederseniz emrinize amadeyim. Size göğsümle siper olmaya hazırım. Tekrar ediyorum, hiçbir maddi beklentim yok. Çünkü siz ülkemize lazımsınız. Yeter ki en ağır kaleminizle yazın. Yüce Allahım sizi korusun. Baki selamlarımla."
Küplü’yü aradım, korumalarım olduğunu, zorunlu olarak iyi korunduğumu söyledim ve teşekkür ettim.
Avukat Canan Erol yazıyor: "Bir akşamüstü büromda oturmuş düşünüyordum. Yaşadığımız toplumu, insanların riyakárlığını, sahte gülümsemelerini ve birçok şeyi. Mutsuz olduğumu hissettim. Birden aklıma siz geldiniz. Gülümsedim, yüreğim aydınlandı ve o an içimden geldiği gibi bu düşüncemi sizinle paylaşmak istedim."
Yavuz Türk yazıyor: "Yazılarınızda daima yanlış olanları eleştirdiniz. Değerlerinizden hiçbir ödün vermeden daima ülkemizin doğrularını yazdınız. Ülkemiz karanlık bir dönemden geçiyor. Sizi taciz edenlere sakın aldırmayın. Amaçları sizi yıldırarak yazı yazmanızı sona erdirmek. Böylece hizmet ettikleri kişilerin ülkemiz üzerindeki emellerine daha çabuk ulaşmalarını sağlamak. Lütfen bu oyunlara gelmeyiniz, bu şahısları muhatap bile almayınız. Türk halkının sizlere bugünlerde daha da çok ihtiyacı var."
Antalya’dan Yılmaz Kamanmaz yazıyor: "Yazılarınız hangi sayfada çıkarsa çıksın, hiç önemli değil. Bir başka gazetede bile çıksa üzülmeyin. Siz bizim için Emin Çölaşan’sınız ve iyi ki de varsınız."
Tansu Cebeci Gülsoy yazıyor: "Kendinize iyi bakın efendim. Sizden sonra ikinci bir Emin Çölaşan bu ülkeye gelmez."
Adana’dan inşaat mühendisi İlter Durmaz yazıyor: "Dünyaya bakış açımı size borçluyum. Yıllardır yazılarınızı okuyorum. Kendimi sizinle o kadar fikren bütünleştirmişim ki, bir konu hakkındaki yorumda Emin Bey benimle mi konuştu da yazdı diyorum. Siz bu toplumda çok Emin Çölaşan’lar klonladınız. Yalnız değilsiniz. İyi ki varsınız. Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin."
Belçika’dan Ender Gör yazıyor: "Brüksel’de yaşıyoruz. Abim Muhterem Gör ağır bir hastalık geçiriyor ve ağır ilaçlar kullanıyor. Gazete okuyamıyor, televizyona bakamıyor. Ama sizin yazılarınızı en rahatsız olduğu zaman bile okuyor. Yazılarınızın devamını dileriz."
Derya Sarıbal yazıyor: "Ne diyeyim Emin Çölaşan. Aslanlar gibi yazıyorsun her gün. Seninle gurur duyuyorum."
Sevim Nurcan Asilkefeli yazıyor: "Ailemiz içinde o kadar okunuyorsunuz ve sizden o kadar söz ediliyor ki, ablamın iki yaşına yeni basan torunu Atakan Culban’a babası köşenizdeki resminizi gösterip sorduğunda, tereddütsüz ’Emin Çölaşan’ diyor. Bunu söylediği vakit bizim çok hoşumuza gidiyor. Sizi çok sevdiğimiz için bilmenizi istedim."
Muzaffer Sunca yazıyor: "Senin hiçbir fikrine katılmıyorum. Ama seni okumadan da edemiyorum."
İstanbul’dan Emre Çalık yazıyor: "Geçmişte yazılarınıza çok kızardım. En büyük düşmanımdınız. İslam düşmanı olarak bilirdim. Size çok sövdüm, çok hakaret ettim. Bunları siz duymadınız. Şimdi sizden özür diliyorum. Doğruları yazıyormuşsunuz. Beni affedin, hakkınızı helal edin." (Bu tür mesajlar da çok geliyor.)
Almanya’dan Atilla Engür yazıyor: "Bu milletin sizin gibi cesur ve kendini satmamış kalemlere ihtiyacı var. Duygularımı ifade edebilmem mümkün değil. Siz helal süt emmişsiniz. Allah sizden razı olsun."
İskender Dalay yazıyor: "Senin yazılarınla yaşam kuvveti buluyorum."
Avustralya Sydney’den Ali Akbaba yazıyor: "Sevgili Emin Bey, kadın olsaydım herhalde size áşık olurdum. Her şeyini beğeniyorum. Tebrikler kardeşim. Sizi her yönden destekliyorum. Kolay gelsin. Sydney’den selam gönderiyorum."
Bunları okudukça bazen duygulanırım, bazen gülerim. Tek başıma, Allah’la baş başayım ve gücümü sadece sizlerden alırım sevgili okuyucularım.