Paylaş
ADI Rüşdü Saracoğlu. Bu arkadaş, geçmişte Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapmış, sonra ANAP'tan milletvekili seçilmiş, daha sonra devlet bakanı olmuş biri.
İsmi Egebank'la ilgili yolsuzluk olaylarına karışıyor.
Mahkeme bu arkadaşın yurtdışına çıkmasını yasaklıyor. Aradan birkaç gün geçiyor ve Rüşdü İstanbul'da yurtdışına çıkış yapmak isterken yakalanıyor. Pasaportu alınıyor.
Bunun adı ‘‘çıkmak’’ mı, yoksa ‘‘kaçmak’’ mı?
Türkiye'de bu düzeylere ulaşmış bir kimse, mahkeme kararından sonra böyle bir işe girişirse adını ne koyarsınız?
Rüşdü Saracoğlu çok güzel ve tipik bir örnek. ANAP'ın prenslerinden biri. Biz zamanında devletin kasasını, hazinesini ve yönetimini Rüşdü gibilere emanet etmişiz. Kedinin önüne ciğer koymuşuz.
Adam Egebank'ın içinde. Güya onlara kitap yazmış da, aldığı on binlerce dolar onun bedeli imiş!
Bir görseydik, neredeymiş bu kitap?
Kim kime hangi kitap için on binlerce dolar para verir? Bizim de kitaplarımız çıkıyor ama böyle telif paraları alamıyoruz. Ne bileyim, herhalde Rüşdü gibiler Türkiye'de bütün yazarlardan fazla okunuyor, rağbet görüyor ve o yüzden bu paraları cebe atmayı başarıyor!
* * *
Yaşarbank'ın da içinin boşaltıldığı anlaşıldı ve devlet tarafından el konuldu. Peki bu bankayı kısa süre öncesine kadar kimler yönetti?
Bu bankanın sahibi olan sanayici ve işadamı Selçuk Yaşar'la konuşuyorduk. Aynen şöyle dedi:
‘‘Ben bankacılığın ince işlerinden anlamam. Bankayı genel müdüre ve yönetici kadrolara teslim ettim. Genel müdürüm Gazi Erçel'di. Biz battık, Gazi Bey şimdi Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapmakta.’’
Bu Türkiye acayip bir yer.
Her gün bir şeyler öğreniyoruz. Her gün karşımıza ne biçim gerçekler çıkıyor!
* * *
Şimdi Murat Demirel içerde. Kesinlikle de öyle olması gerekir. İyi ama diğer banka hortumcuları nerede?
İçleri gaddarca ve haince boşaltılan diğer bankaların patronları, yöneticileri niçin içeri alınmadı ve alınmıyor?
Örneğin Yurtbank takımına niçin dokunulmuyor? Diğerlerinin üzerine niçin gidilmiyor? Bir tek Sümerbank'ın Hayyam'ı yeter mi?
Sevgili okuyucularım, biz bu süreçte iki gerçeği daha öğrendik.
1- Türkiye'de en büyük soygun ve vurgun, bankacılık alanında.
2- Türkiye'de götüreceksen çok büyük götür. O zaman bir şey olmuyor. Küçük götürürsen enselenir ve ayvayı yersin.
* * *
1980'li yıllarda batırılan İstanbul Bankası, Hisarbank ne oldu? Sahipleri ve yöneticileri köşeyi dönmedi mi? İstanbul Bankası genel müdürü Özer Çiller komisyon karşılığı kredi verir, kredinin yüzde 15'ini cebine atardı. Bunu burada belgelerle kanıtlamıştım. Sonra ‘‘başbakan kocası’’ oldu ve Türkiye'yi yönetti. Bu bankanın sahibi olan Has Ailesi'ni tanıyorsunuz. En son Mete Has'ı, 1 milyon dolarlık gazeteci olayında hazırlanan düzmece senaryonun aktörü olarak gördünüz!
Hisarbank'ın sahibi Ömer Çavuşoğlu. Şimdi Fazilet milletvekili olup hidayete eren bizim Nazlı Ilıcak'ın abisi! Ekranlara çıkıp futbol muhabbeti yapıyor da, hiç kimse kendisine ‘‘Yav şu senin bankadaki paralar nasıl uçmuştu’’ diye soramıyor. Belki Nazlı köşesinde anlatır!
Vatandaşın paraları uçtu gitti ama onlar tam kadro krallar gibi yaşamaya devam ediyor.
* * *
Peki Tansu döneminde boşaltılan Marmarabank, İmpeksbank, TYT Bank'ın sahip ve yöneticileri ne oldu? Oralarda da Turgut Özal'ın prensleri vardı. Trilyonlar vantuzlandı, hepsi aramızda aslanlar gibi dolaşıyor...
Ve Tansu şimdi ortaya çıkıyor, bankalar konusunda bu hükümeti suçluyor.
Kendisi bu hükümetten daha mı az suçlu?
Türkbank rezaletinin içindeki Mesut da suçlama kervanına katılıyor!
Aman yarabbim, Türkiye'de korkunç bir kara mizah yaşıyoruz.
* * *
Bütün bunlar olurken bir gerçeği daha öğreniyoruz. Bu siyaset kadroları Türkiye'nin yükünü taşıyamaz. O yük bunları eziyor.
O kadroların büyük bir bölümünün tümden değiştirilmesi gerekiyor. O kadrolar yıpranmış. Büyük bölümü pisliğe bulaşmış.
Günümüzde etkin makamlarda olan bazıları belki kişisel olarak temiz kalmışlar ama onların da gücü hırsızlarla boğuşmaya yetmiyor.
Hırsız çeteleri örgütlü.
Birkaç vurguncu yakalanıp içeri atıldığında ‘‘Oh olsun’’ diyoruz ama yetmez... Çünkü hırsız ve namussuz yetiştiren bataklık önümüzde duruyor. Onu kurutmak gerek.
Sistem sakat. Sistem baştan aşağı değiştirilmeli ama kim uğraşacak!
Paylaş