SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye’de inanılmaz olaylar yaşıyoruz. Bugün 2 Mart 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararına değineceğim. Ülkemizde işlerin nasıl sorumsuzca yürütüldüğünün, devlet bütçesinde ödenek kalmadığının somut belgesidir.
Kararnameyi özetliyorum:
"FAKİR AİLELERE KÖMÜR YARDIMI YAPILMASINA İLİŞKİN KARAR.
İl ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca belirlenerek valiliklere bildirilecek fakir ailelere, müracaatları üzerine en az 500 kilo bedelsiz kömür verilecektir...
Görev zararı: Kömür bedelleri ile görev zararları 2008 yılı bütçesine konulacak ödenekten Hazine Müsteşarlığı tarafından ödenecektir."
Son cümleye dikkat ediniz! Fakir fukaraya beleş kömür verilecek. Fakat gelin görün ki, bütçede para yok.
Bütçede para yok ama önümüzde seçim var! Oy tavlamak gerekiyor.
Yani ortaya şu acı gerçek çıkıyor: "Kömürü vermesine verelim de, bütçe tıngır mıngır. Bu durumda paranın ödenmesini 2008 yılı bütçesine, bizden sonra gelecek hükümete bırakalım."
Demek ki katrilyonlar tutan bu parayı bugünkü iktidar değil, bundan sonrakiler ödeyecek.
Uygulanan politikalar yüz kızartıcı.Türkiye genelinde yüz binlerce aile şimdi bu başvuruyu yapacak ve -eğer alabilirse- beleş kömür alacak.Bu yardım seçim öncesinde gerçekleşecek ve böylece milletin parasıyla AKP adına oy avcılığı yapılacak. Para, ödenek, kaynak?.. Onları bundan sonraki hükümet düşünecek!
Bir yanda ülkenin arazileri, fabrikaları, limanları, binaları, bankaları, altın yumurtlayan tesisleri eşe dosta, AKP’li yandaşlara, Araplara, İsraillilere, Avrupalılara peşkeş çekilip her biri malı götürürken, bu satışlardan milyarlarca dolar gelir elde edildiği hiç sıkılmadan ilan edilirken, öte yanda 500 kilo kömürle seçmen tavlama numaraları!..
Milyonlarca gariban insanı önce işinden edip işsiz bırakacaksın, sürgün edip aileleri böleceksin, açlığa mahkûm edeceksin, şansı olup da iş bulanları asgari ücrete talim ettireceksin ve onların oylarını 500 kilo beleş kömürle tavlamaya yelteneceksin! Bunun adı sadaka ekonomisi... Ve bütçede paran olmadığından, faturayı gelecek hükümetin omuzlarına bindireceksin!
Ey vatandaş, yaşadığın ilde başvurunu şimdiden yap, kömürü kap! Seçim ekonomisinden sen de payını al. Senin sırtından, fakir fukara sırtından bu oyunu oynayanlara yanıtını sandık başında verirsin.
REZALET BiTMiYOR
HÁKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) dün de toplanamadı. Boş olan Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin seçimi yine yapılamadı. Niçin?.. Çünkü hakkında HSYK tarafından üç gün önce tutanak düzenlenen Adalet Bakanlığı Müsteşarı, dün kendini hastaneye sevk ettirdi ve toplantıya yine katılmadı!
Kurul, Müsteşar hakkında yeniden tutanak düzenledi ve suç duyurusunu Yargıtay Başkanlığı’na gönderdi.
Şimdi iş önümüzdeki salı günü yapılacak toplantıya kaldı.
Kurulun önünde bu seçimler dışında bekleyen önemli dosyalar var. Üye seçimi yapılmadan onların görüşülmesi mümkün olmuyor.
Kurulun Yargıtay ve Danıştay’dan gelen üyeleri onurlu bir davranış sergiliyor, Adalet Bakanı ve onun emrindeki Müsteşar ile üye pazarlığı yapmayı kabul etmiyor. Şunu söylüyorlar:
"Yedi kişiden oluşan kurulda adaylar arasında demokratik oylama yapılır ve en çok oy alanlar üye seçilir."
Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine kendi adamlarını, kendi yandaşlarını seçtiremeyeceğini anlayan Bakan-Müsteşar ikilisi de, seçim maddesini gündeme koymuyorlar.
Ülkenin bütün kurumlarında acımasızca kadrolaşan AKP iktidarı, ilk kez baltayı taşa vurdu. Yüksek yargıda pazarlıkla kadrolaşma hesapları altüst oldu.
250 üyesi olan Yargıtay’da 23 üyelik aylardan beri boş. Adalet Bakanı ile Müsteşar, özellikle Yargıtay’a üye seçimi yapılmasına ısrarla karşı çıkıyorlar. Bütün bunlar basına yansıdı, kamuoyunun gündemine yerleşti.
Peki ama Yargıtay Başkanlığı nerede?
Türkiye Barolar Birliği bu konuda basın açıklaması yaptı ve sordu: Ortalıkta kıyamet koparken, bu sessizliğin, bu tepkisizliğin anlamı ne oluyor?
Üzerlerinde oynanmak istenen bu oyun konusunda yüksek yargının söyleyeceği bir söz yok mu?