SEVGİLİ okuyucularım, Recep Tayyip Erdoğan’ın İran gezisi fiyasko ile sonuçlandı. Türkiye olarak din kardeşlerimizden hiçbir şey elde edemedik.
Çözülmesi gereken üç temel konu vardı.
1- Tahran Havaalanı işletmesi bir Türk firmasına verilmiş, firma burada büyük harcamalar yapmıştı. İran şimdi su koyveriyordu. O kadar ki, geçtiğimiz aylarda bu konu için İran’a giden Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile öteki Türk yetkililer ve basın mensuplarını havaalanına sokmamışlardı.
2- Türkcell’in İran’da kuracağı cep telefonu şebekesi de çözülmedi. İran 300 milyon dolar teminat istedi. Teminat yatırılsa ve İran yine su koyverse, para gitti gider olacaktı.
3- En önemli konu İran’dan satın aldığımız doğalgazın fiyatında indirim yapılmasıydı. İran bunu da yemedi ve iş başka bir bahara kaldı.
Önceki gece Recep Tayyip Erdoğan ile İran yetkilileri ortak bir basın toplantısı yaptılar. Ekranlardan canlı yayınlandı. Din kardeşlerimiz sıkı durmuş, Türkiye’ye hiçbir şey kaptırmamıştı. Tayyip Bey’in suratından düşen bin parçaydı.
***
Şimdi gelelim bu yazının başlığına: ‘Erbakan ve Kutan Yüce Divan’a’
Niçin? Hadise gayet açık ve net. Türkiye ile İran arasındaki doğalgaz anlaşması 1996 yılında Necmettin hocaefendinin başbakanlığı döneminde imzalandı. İktidarda, adına Refahyol denilen hilkat garibesi vardı. Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller.
(Bu hilkat garibesi döneminde irtica iyice hortlamış, son noktayı 28 Şubat hareketi koyup bunları devletten uzaklaştırmıştı.)
Refahyol döneminde Necmettin hocaefendi İran’a bir resmi gezi düzenledi. Bir sürü skandal oldu. Onlar uzun hikaye. Enerji Bakanı Recai Kutan İran’la bir doğalgaz anlaşması imzaladı.
Anlaşmada öngörülen fiyatlar acayip yüksekti! Büyük kazık yiyorduk. Refahyol, parasal açıdan zor durumda olan din kardeşimiz İran’a bizim paramızla kıyak çekmişti.
***
Bu kazığın faturasını bugün de ödemeyi sürdürüyoruz. Belli dönemlerde İran doğalgazı için (dünya petrol fiyatlarına göre) bin metreküpte 2-16 dolar fazladan para ödüyoruz. Ayrıca öngörülen miktarda doğalgazı almazsak, parasını sanki almış gibi ödüyoruz. Doğalgazı almamız gereken süre İran doğalgaz anlaşmasında 5 yıl, Rusya anlaşmasında ömür boyu.
İran anlaşmasında öngörülen doğalgazın yüzde 85’ini, Rus anlaşmasında yüzde 75’ini almakla yükümlüyüz. Rakam küçük değil. Bu yıl ithal doğalgazın yaklaşık yüzde 20’sini İran’dan alacağız.
Bütün süreç bizim aleyhimize çalışmakta.
Biliyorsunuz, bu konudaki rakamlar gizli tutuluyor. Dolayısıyla elimizde ‘Yediğimiz kazık şu boyutta’ diyecek somut rakam yok.
Ancak işin uzmanlarına göre bu rakam her yıl milyonlarca dolara ulaşıyor ve giderek artıyor.
Türk tarafı, son İran seferi başlarken görüşmelerde doğalgaz fiyatlarında indirim isteneceğini açıkladı.
Herhalde önemliydi ki, Türk heyeti sırf bu konu için Tahran’da fazladan 7 saat kaldı.
Sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.
***
İndirim elde edemedik. Ama artık Recep Tayyip Erdoğan bile itiraf ediyor ki, İran doğalgazı fiyatlarında Türkiye kazık yemiştir ve yemeye devam etmektedir.
Peki bu kazığın altında kimin imzası var?
Zamanın Başbakanı Necmettin Erbakan’dan direktif alan zamanın Enerji Bakanı Recai Kutan’ın.
Bu isimler kim?
Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişteki hocaları, ustaları, patronları! Onu eğitip yolunu açanlar!
Günümüzde devleti zarara soktukları gerekçesiyle siyasetçiler (eski başbakanlar ve enerji bakanları dahil) hızla Yüce Divan’a gönderiliyor. İyidir. Hesap versinler. Kimin bu ülkeyi, devleti ve milleti şu veya bu yöntemle zarara soktuğu iddia ediliyorsa, onlar hesabını versin.
Erdoğan ve AKP şimdi ne yapmalı?
İran doğalgazında yediğimiz ve şimdi de yemekte olduğumuz kazığın sorumlusu olan bu ikiliyi derhal Yüce Divan’a sevk etmeli.
Ortalıkta, Türkiye olarak yediğimiz kazık var. Tayyip Bey bunu gidermek için İran seferi düzenliyor, orada İran hükümetine saatlerce dil dökülüyor, Türkiye’ye bu yüzden 8 saat gecikmeyle dönüyor ama heyhat!
Rezaletin sorumluları ortada. Başbakan bunu hepimizden daha iyi biliyor. Acaba geçmişteki ustalarından, hocalarından hesap sorar mı?