SEVGİLİ okuyucularım, şimdi hepimizin üzerine düşen bir görev var!
Abdullah Cumhur Gül’ün cumhurbaşkanı olmasına elimizden geldiğince destek vermek! Bunu yaparsak borsa yükselir, piyasalar memnun olur, ülkemize ak para-kara para akışı hızlanır, para babaları servetlerine servet katar.
Dahası, yabancı sermaye ürkmez. Limanlarımızı, bankalarımızı, fabrikalarımızı, tesislerimizi, arsa ve arazilerimizi, otoyol ve köprülerimizi satın almaya koşar. Peşkeşten payını almaya devam eder.
Şimdi bizim iş çevreleri ve yabancılar memnun. "Aman nazar değmesin, bu düzen sürsün. Hiç kimse tekere çomak sokmasın, arı kovanına elini daldırmasın, vakvakları ürkütmesin" diyorlar.
Ne mutlu bizlere ki, yüzde 34 oyla milletvekili sayısının yüzde 66’sını elde ettiler. O da yetmedi, şimdi cumhurbaşkanlığı makamı da onlara geçiyor.
Yüzde 34 oyla yasama ve cumhurbaşkanlığı makamı dahil yürütmenin tamamı onlarda. Devletin üç erkinden geriye sadece yargı kaldı.
Böyle bir ortamda yargı da sağlam durmazsa, işte o zaman gerçekten yandık.
* * *
İki günden beri gazetelerde ve televizyon kanallarında, bunlara yağdırılan övgüleri izliyorsunuz.Vıcık vıcık yağcılık yine ön plana çıktı.
"Tayyip Bey büyük fedakárlık yaptı, hizmet aşkıyla Çankaya’ya kendisi çıkmadı!"
Keyfinden mi çıkmadı? Hayır.
Çankaya’ya çıkmaktan korktu. Kendisi çıkacak, Abdullah Gül başbakan olacaktı. Bütün plan ona göre yapılmıştı. Çıkmamasının üç nedeni var.
1- 14 Nisan mitingi ve toplumsal muhalefetten yükselen inanılmaz tepki kendisini korkuttu. Küçümsediği, alay ettiği miting rüyalarına girdi. Üzerine ölü toprağı serpilmiş olan dev, silkelenmişti... Ve bu işin henüz başlangıç olduğunu Tayyip Bey çok iyi gördü.
2- Pek çok partili ve milletvekili de kendisine "Aman siz Çankaya’ya çıkmayın, yoksa parti dağılır" dedi. Bunu düşündü ve doğru olduğunu gördü. Abdullah Gül partiyi götüremeyecek, içerideki hizipler ve çıkar grupları birbirine girecek, parti seçimde ağır bir yenilgi alacaktı. Başında Abdullah Gül’ün olacağı AKP’yi bıraktığı takdirde, hep birlikte hezimete uğrayacaklarını gördü.
3- Adayını açıklanmadan hemen önce, yani son anda "şeyini şey ettiğimin şeyi" Bülent Arınç postasını onun yüzüne karşı koydu: "Laikçilere ve askerlere ödün verip Çankaya’ya eşinin başı açık diye birini seçtirirsen, ben de adaylığımı ilan ederim ve işler karışır." Bu durumda hem eşi kapalı, hem de güvenilir bir aday gerekiyordu. Partiyi kurtarmak için ibreyi Abdullah Gül’e çevirmek zorunda kaldı. Çankaya’dan vazgeçerken içi mutlaka kan ağlıyordu ama renk veremezdi.
Hadise bu kadar basit.Ancak burada en önemli olan, yukarıdaki 2.madde. Niçin?.. Çünkü sonucu çok önemli.
Partiyi emanet edemediği, seçim öncesinde işi götüremeyeceğini gördüğü ve anladığı birine, devletin en yüksek makamını emanet etmekten çekinmedi.
Partisini yönetemeyeceğini bildiği kişiye, devletin en yüce makamını ikram etti.
Yani ortada Beyefendi’nin yaptığı bir fedakárlık falan yok.Ortada korku var.Bu çelişkiyi, oynanan bu oyunu herkes iyi bilsin, iyi görsün, dolduruşa gelmesin.
Pazar günü İstanbul mitingine...
Sevgili okuyucularım, Ankara’da yapılan 14 Nisan mitingi ülkemizde bir dönüm noktası oldu, siyaseti etkiledi. Bir milyonu aşkın insanımız o gün iktidarı ve hükümeti uygarca protesto etmiş, bizi yönetenleri korkutmuştu.
14 Nisan mitinginin devamı bu hafta İstanbul-Çağlayan’da yapılacak.
29 Nisan Pazar günü saat 13.00’te.
Yine ellerde Türk bayrakları, Atatürk resimleri ve pankartlarla...
Atatürkçü Düşünce Derneği, sivil toplum kuruluşları, kadın dernekleri, sendikalar ve her kesimden, her siyasal görüşten yurtsever insanlarımızın katılımıyla... Gençler, yaşlılar, öğrenciler, ev kadınları, işçiler, memurlar, esnaflar...
29 Nisan mitinginin görkemini sizler-bizler, hep birlikte oluşturacağız.
Pazar günü İstanbul-Çağlayan’da gücünüzü gösterin...
Türkiye Cumhuriyeti birilerinin oyuncağı olmamalı.
Anlamayanlara anlatılmalı. 29 Nisan günü bir kez daha anlatılacak!
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: Sevgili okuyucularım, yeni cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ü iyi bilmek ve iyi tanımak hepimizin görevi. Önümüzdeki günlerde onu sizlere kendi sözleriyle tanıtacağım. Bekleyin, hoşunuza gidecek!