Deniz bitince!

TÜRKİYE Denizcilik İşletmeleri (TDİ), İstanbul-İzmir arasında haftada bir kez yapılmakta olan feribot seferini ‘‘zarar ettiği’’ gerekçesiyle iptal etti.

Üç yanı denizle çevrili bir ülkeyiz. Ama deniz ulaşımımız sıfır durumunda. Limanlarımız, tatil beldelerimiz arasında yolcu gemisi işletmeciliği yok.

Eldeki gemilerimizi sayayım da utanın: Samsun ve Ankara feribotları. Bir de İskenderun feribotu vardı, askerler aldı. Feribot olmayan, sadece 180 yolcu alan ve sadece yaz aylarında yurtdışı turları yapan Karadeniz gemisi. Dördüncüsü yok! Utanç verici, yüz kızartıcı bir durum.

Samsun, Çeşme-İtalya arası çalışıyor. Ankara ise haftada bir kez İstanbul-İzmir yapıyor, ayrıca Karadeniz'e çıkıp Rize'ye kadar gidiyordu.

Bunun dışında Marmara Denizi'nde çalışan küçük iç hat gemileri, Gökçeada ve Bozcaada'ya çalışan arabalı vapur ve küçük bir feribot ve bir de -İstanbul, Çanakkale ve İzmir'de- şehir hatları vapurlarımız var!

Özet: Koskoca Türkiye, Marmara Denizi dışında çalışan sadece üç gemiye sahip!

***

TDİ,
haftada bir yapılan İstanbul-İzmir feribot seferini ‘‘zarar ettiği’’ gerekçesiyle şimdi iptal etti. Hükümetin kafası bir tek konuya endeksli: ‘‘Zarar var, iptal edelim... Zarar var, satalım...’’

Bir ülke düşünün ki, iki büyük limanı arasındaki son gemi seferi de böyle apar topar kaldırılıyor. Eğer zarar ediyorsa, bunu kárlı duruma getirmek için çare bulursun. Bu konuda kafa yormak yok. İşin kolayı ya iptal etmek, ya da satmak!

Ben TDİ'nin yerinde olsam, bu seferi iptal etmek bir yana, özellikle yaz aylarında İstanbul-Çeşme-Bodrum arasında yaparım. Feribot şakır şakır çalışır ve para basar.

Ama hükümetin derdi bu değil. Hükümet satacak, elden çıkaracak.

Kamu hizmeti yapmak zor iştir. Çözüm arayacaksın, zararı azaltacaksın, bunlar için kafa yoracaksın.

Üç tarafımız deniz... Ve son seferimizi de böylece iptal ediyoruz.

Karadeniz, Ege, Akdeniz... Bu denizlerde bundan sonra herhangi iki limanımız arasında yolcu gemisi seferi kalmadı.

O denizler bizim! Evet, haritada öyle görünüyor!

***

Denizyolları ve demiryolları, bilinçli ve planlı bir biçimde göçertilip devreden çıkarılmış bir Türkiye. İstanbul-İzmir hattının iptal edilmesi bunun son örneği. Zamanında Başbakan ve Cumhurbaşkanı olan bir şahıs, demiryolları için ‘‘komünist işi’’ dememiş miydi!

Efendim zarar ediyor!

Peki siz sadece zarar edenleri mi satıyorsunuz, iptal ediyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz?

O halde altın yumurtlayan tavuklar ne oluyor?

Milli Piyango, TÜPRAŞ, PETKİM...
Bunların tamamı para basıyor. Her biri devlete çalışan para makinesi. Onları niçin elden çıkarıyorsunuz?

Yanıt çok açık. Somutlaştırayım: Eğer bu kuruluşlar örneğin yılda 1 kazanıyorsa, hükümet bunları satıp bir kalemde 5 alacak ve bugünü kurtaracak. Ama geleceği düşünen yok.

Amaç ‘‘işçi belasından, sendika belasından’’ kurtulmak.

Ver kurtul, sat kurtul.

Kimini ölmüş eşek fiyatına sat, işletmeyi kapatıp araziyi imara açsınlar ve oraya apartman diksinler... Kimini kendi yandaşlarına sat, onlara köşeyi döndür... (Balıkesir SEKA káğıt fabrikasını kendi yandaşları olan Albayraklar'a sadece ve sadece 1 milyon 100 bin dolara sattılar. Yüzlerce dönüm arazisi, fabrika binaları, lojmanları, makineleri ve káğıt stoklarıyla birlikte)...

Ve sıra denizlere geldi. Yaz başlıyor ve İstanbul-İzmir feribot seferi de ‘‘zarar ediyor’’ gerekçesiyle, bir anda iptal ediliyor.

Denizimiz bitmiş, haberimiz yok!

Bu kararı alanları iki günlüğüne Yunanistan'a göndermek gerekiyor. Orada limanları görsünler, oralara yanaşan ve her gün on binlerce yolcu taşıyan irili ufaklı Yunan bayraklı yolcu gemileriyle feribotları görsünler ve utansınlar.

Kimin umurunda! Ver kurtul, sat kurtul, iptal et, kurtul! İşin kolayı varken, beyler niye uğraşıp yorulsunlar!

Kendimizden utanmıyoruz, bari denizlerimizden utanalım!
Yazarın Tüm Yazıları