Emin Çölaşan: Dananın kuyruğu koparken

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye Gazetesi yazarlarından abimiz Altemur Kılıç, Atatürk'ün en yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin oğlu. Ben ‘‘Türkiye'nin çıkarı Apo'nun idam edilmemesinden yana’’ diye yazınca, telefon etti ve sordu:

‘‘Böyle diyorsun ama Atatürk sağ olsaydı idam edilmez miydi?’’

Edileceğini söyledim. Benim de duygularım, bu kanlı katilin idam edilmesinden yana. Yakalandıktan sonra süt dökmüş kedi gibi olmasına, korkmasına, işi alttan almasına bakmayın.

Duygularımız elbette onun idamından yana. Verdiğimiz binlerce şehidin yakınları, elbette onun ipini kendi elleriyle çekmek istiyor. Son derece saygı duyuyorum.

Ama hadiseye gerçekçi yönden de bakmak zorundayız. Onu asmak beş dakikalık bir olay. Ama yaşadığı sürece İmralı'da birkaç metrekarelik hücresinde tutup gerektiğinde devlet adına kullanmak, ölünceye kadar asker karavanası ile beslemek, acaba onun cezasını hafifletecek mi?

Kaldı ki, dünya artık değişti. Türkiye'de idam cezası yasal olarak var ama 1983 yılından beri uygulanmıyor. 50'den fazla idam dosyası Meclis'te bekliyor. Yakında idam cezasını kaldıracağımız anlaşılıyor.

İşe gerçekçi bakalım. Biz bu koşullarda Apo'yu asabilir miyiz? Asarsak, iki paralık bir adamı ‘‘kahraman’’ yapmış olmaz mıyız?.. Hemen belirteyim, dünyayı ve özellikle Avrupa'yı karşımıza almak benim umurumda bile değil.

* * *

Yargıtay bugün karar verecek ve dananın kuyruğu kopacak. Önümüzde Helsinki zirvesi var. Bu karar idam cezasının onanması doğrultusunda olursa, Avrupa takımı ve Amerika başımızı ağrıtacak.

Hele idam edilirse, inanın ki Avrupa'da heykelleri dikilecek. Böyle bir kozu onlara vermek zorunda değiliz.

O nefret verici davranışlarla yeniden yüz yüze geleceğiz. Almanya'nın Ankara'daki saygısız büyükelçisi şimdiden konuşup bize nasihat vermeye başladı.

Dikkat ediniz, bunlar karşımıza yeniden ‘‘kapitülasyon komiserleri’’ olarak çıkıp Osmanlı'nın son döneminde sergiledikleri saygısızlık ve küstahlıkları yüzümüze kusmaya hazırlanıyorlar.

* * *

İşin ilginç yanı, biz bu görüşleri ülkemizin çıkarları açısından savundukça, din sömürücüleri ortaya çıkıyor:

‘‘Vay efendim, idam edilmesin deyip şehitlerimize saygısızlık ediyorlar...’’

Apo'nun inlerine milletvekillerini gönderip PKK bayrakları altında sırıtarak poz veren bunlardır. PKK'ya karşı binlerce şehit verme pahasına mücadele eden askerimize, polisimize sövüp sayan yine bunlardır... Ve hatta, yakın geçmişte PKK ile ilişki kurmaya kalkışanlar, yine bunlardır.

3 Haziran 1999 günü İmralı'da Apo duruşmasını izledim. Bir müdahil avukat kendisine sordu:

‘‘Refah Partisi, Mazlum-Der aracılığı ile PKK ile ilişki kurmak istedi mi?’’

Apo'nun yanıtı:

‘‘Bazı girişimleri oldu. Fakat hiçbir temsilcisi bana kadar ulaşamadı.’’

Bu utanmazlar, PKK vahşeti devam ettiği sürece sütunlarında onlar hakkında bir tek satır yazı yazamayan bu ikiyüzlüler, şimdi bizim karşımıza çıkıp ‘‘şehit edebiyatı’’ yapmaya ve eleştirmeye kalkışıyorlar!

‘‘Çölaşan Apo'nun idamına karşı çıkıyor...’’

Şehitlerimiz birbiri ardına toprağa verilirken Doğu ve Güneydoğu'da bu terör örgütüne ‘‘oy uğruna’’ mavi boncuk dağıtanlar, Apo ile haberleşmeye çalışanlar, PKK inlerinde insan hakları savunucusu geçinen üçkáğıtçılarla poz verenler işte bunlardı.

Burada sık sık vurguladığım bir şeyi yeniden yazmak istiyorum çünkü çok önemlidir. Apo ve PKK, Avrupa emperyalizminin bir maşası idi. Avrupa, Türkiye'ye karşı onları kullandı. Tıpkı geçmişte Şeyh Sait ve daha nicelerini kullandığı gibi.

Zaten de Apo, İmralı duruşmalarında bunu kendi ağzıyla itiraf etti.

Limonu sıkıp suyunu aldılar, şimdi posasını bize karşı kullanmaya çalışıyorlar.

Bu posayı karşımıza Avrupa Birliği görüşmelerinde getirecekler. Yani oyun bitmedi.

Avrupa olmasaydı, PKK olur muydu? Türkiye'ye karşı kurulan tezgáhı kıçı kırık Suriye örgütleyebilir miydi?

* * *

Bunlar Avrupa'da krallar gibi yaşadılar. PKK'nın yüz milyonlarca dolar parası Avrupa'da istiflenmişti. Bize ‘‘insan hakları’’ dersi vermeye kalkışan Avrupa, terör parasını kendi bankalarında kullandıkça zevkten dört köşe oluyordu.

Paraları bir de bunların üst düzey militanları yiyordu. Paralar onların ceplerine hortumlandı, o paralarla binbir tane belden aşağı olay yaşadılar.

‘‘Kürtçülük’’ bahanesiyle yaşadıkları bu tatlı hayatın kavgasını şimdi kendi aralarında, kendi yayın organlarında veriyorlar ve birbirlerini inanılmaz biçimde suçluyorlar!

Geride 40 bin ceset bıraktılar. Nice Kürt kökenli insanımızı canından, malından ettiler, ekmeği ile oynadılar. Kürtler'e en büyük kötülüğü yaptılar.

Ama hem bunlar, hem de bunları bize karşı maşa olarak kullanan Avrupa, bir şeyi iyi anladı:

Biz bu oyunları çok gördük. Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak kolay iş değildir. Eğilmeyiz, bükülmeyiz, yıkılmayız.



Yazarın Tüm Yazıları