Paylaş
ANKARA'da yapımı yılan hikáyesine dönen bir kavşağın iki tarafı, iki yıl sonra açıldı. Ama kentin göbeğindeki inşaat ve pislik devam ediyor. Geri kalanın ne zaman biteceği belli değil.
Bu işin içinde bir iş olduğu kesin. Burada ve bizim gazetenin Ankara ekinde İ. Melih'e sorular soruldu. Bunların bir tanesine bile yanıt veremedi. Bu sorular sorulacaktır; çünkü oraya en azından 30 milyon dolar gömüldü. Bundan sonra gömülecek olan da cabası.
İnşaatı BESA isimli bir şirket yapıyor. Bu ihaleyi nasıl aldı? Şimdi şu soruları yeniden soralım... Çünkü bu Ankara'nın değil, Türkiye'deki nice projenin sorunudur ve kamunun kaynakları böylece uçup gitmektedir.
1- İhale ne zaman ve nerede yapıldı, kaç firma katıldı, her biri hangi koşullarla ne kadar fiyat teklif ettiler? Hangi şirketler yeterli görülmedi? Neden?
2- Proje kaç paraya ihale edildi?
3- Bu ihale BESA'ya hangi niteliği nedeniyle verildi? Daha önce kesin kabulü yapılmış bir projesi var mıydı?
4- İhale koşulları neydi? Proje ne zaman bitecekti? Gecikme oldu mu? Olduysa firmaya ceza kesildi mi?
5- Firmaya ne kadar ödenmesi öngörülmüştü? Bugüne kadar kaç para ödendi? Bundan sonra ne kadar ödenmesi öngörülüyor?
Bu soruların bir tekine bile yanıt gelmiyor. Ankara'nın göbeğinde bir çukur açılıyor, trafiği allak bullak ediyor. Hiçbir sorunu çözmeyeceğini İ. Melih bile kabul etmek zorunda kalıyor... Çünkü oradan akan trafik, bu kez bir sonraki kavşakta tıkanacak. Nitekim dün, yani ilk gün öyle oluyor. Çukurun hiçbir işe yaramadığı görülüyor.
Bu olay bir örnektir. Nerede adına ‘‘şeffaf yönetim’’ denilen kavram? Kim, kimin parasının hesabını gizlemeye kalkışıyor?
Soruları soruyoruz, ama başkentin bir tek yetkilisinden, milletvekillerinden, CHP dışındaki partilerden, belediye başkanından, valisinden, İçişleri Bakanı'ndan, Başbakan'ından tık yok. Herkes gözünün önündeki bu ucubeyi seyrediyor, paranın hesabını sormak birinin aklına gelmiyor.
TMMOB yazılı açıklama yapıyor, bu kavşağın hiçbir işe yaramayacağını kanıtlıyor.
Az para mı 30 milyon dolar? Yazık günah değil mi? Yok mu bunun hesabını soracak makam bu ülkede?
* * *
Yarım açılış her zaman olduğu gibi yine arabesk konserle kutlandı. Havai fişekler atıldı, Recai beyamca kurdele kesti. Acaba yukarıdaki soruları İ. Melih'e merakından olsun sormak hiç aklına gelmedi mi?
ODTÜ Maden Mühendisliği öğrencisi Mustafa Ergin Kılıç yazıyor:
‘‘Son üç aydır iyice rahatsızlık veren yaz konserlerinden ve havai fişek gösterilerinden iyice bunaldık. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ne kadar çok parası var ki !!! nereye yağdıracağını şaşırıyor! Kuru gürültüyle ancak insanların kulak pası silinir. Ya beyinlerdeki kronikleşmiş paslanmayı kim silecek?
Ben genç neslin bir temsilcisi olarak Ankara'da yaşamaktan mutluyum. Fakat İ. Melih Gökçek yönetimindeki belediye artık kendine gelmeli. Bazı gerçeklerin ve hayatın acı renklerinin havai fişeklerin cıvıltılı renkleriyle kapatılamayacağını öğrenmeli.
Maliyeti çok yüksek olan bu tip Karagöz-Hacivat oyunlarının faydalı işlerde kullanılmasını dilerim. Çünkü tüm bu harcamalar benim halkımın cebinden çıkıyor. Tüm bu paralarla, bitmesi bir muamma olan Akay Kavşağı gibi niceleri açılırdı.
Unutmayalım ki bu toplum bu kadar aptal değildir ve sizi kendi okyanusunuzdaki kendi suyunuzla boğacaktır.’’
ODTÜ öğrencisi bunları düşünüyor da, Ankara'da devleti yöneten koskoca adamlar, burunlarının dibindeki gerçekleri bir türlü görmek istemiyor!
* * *
Şimdi genel bir tanım yapayım: İhale yolsuzluğu Türkiye'nin en büyük sorunlarından biridir. Herkes ihaleyi kendi adamına, kendi siyasal yandaşına verdirir. İhale, siyasal gücü elinde bulunduran egemenlerin en etkili silahıdır.
Bu aşamada ayrıca avanta ve rüşvet döner. Türkiye'de avantasız, rüşvetsiz verilen ihale herhalde çok azdır.
İhale dümenlerinin ancak binde biri kamuoyuna yansır, diğerleri arada kaynayıp gider.
Olan halkın parasına olur. Fakir fukaranın, milletin parası oluk gibi birilerinin ceplerine hortumlanır.
* * *
İ. Melih, Akay Kavşağı ihalesiyle ilgili bütün bilgileri taaa en başından başlayarak kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür.
Sen bir kamu kuruluşunun başındasın. Her belediye başkanı öyle. Senin ve hepsinin harcadığı her kuruşun hesabını sorma hakkımız var.
Eğer zan altında kalmak istemiyorsan, sorulan soruların yanıtlarını vermekle yükümlüsün.
Memlekete bak! Her gece kamu parasıyla arabesk konser düzenleniyor, havai fişekler patlatılıyor ama Ankara'nın yolları köstebek yuvası. Günlerce susuzluk çekiliyor. Çöplüğü patlamak üzere...
Ve soruyorsunuz:
‘‘Hiçbir işe yaramayacak olan şu kavşağa gömülen milyonlarca doların hesabı nerede?..’’
Ankara tümüyle uyuyor. Hükümet kendi derdine düşmüş. Valilik umursamıyor. Bunların bir de taşrada olanlarını düşünün. Bırakın hesap sormayı falan bir yana, soru soracak makam kalmamış Türkiye'nin başkentinde.
Desenize, bankalarını boşaltıp 10 milyar doları götüren sahtekárlardan bile hesap soramayanlar, 30 milyon dolarlık böyle ‘‘ufak tefek’’ işlerin hesabıyla uğraşırlar mı hiç!
Paylaş