Paylaş
Dünyanın en büyük toplantılarından birine ev sahipliği yapıyoruz. Bizim Baba 1975 yılında Helsinki'de yapılan ilk AGİT toplantısında vardı, aradan 24 yıl geçtikten sonra bugün başlayanda da var! Vallahi maşallah yani!
1975 toplantısına katılan diğer liderlerin büyük bölümü öbür áleme göçmüş. Hayatta kalmayı başaran birkaç kişi ise siyaset dışında.
Bu durum Türkiye açısından korkunç bir propaganda fırsatı olabilir. Dünyanın pek çok ülkesini posterlerle donatabiliriz:
‘‘Koş vatandaş Türkiye'ye, Baba'yı gör! Hepsini götürdü, bir o kaldı.’’
***
Şaka bir yana, bu toplantıyı kendi çıkarlarımız için iyi kullanmalıyız. Clinton dün Efes'te Meryem Ana evini ziyaret edip hacı oldu. İşte size bundan sonraki birkaç yılımızı turizm açısından kurtaracak malzeme.
Yapalım bunun propagandasını, tepe tepe kullanalım bu fırsatı.
Bunu bütün dünyaya afişlerle, posterlerle, broşürlerle duyuralım.
Keşke AGİT toplantısına katılan diğer önemli konuklarımızı da oraya götürüp hacı yapabilseydik. Almanya, Kanada, Rusya, Fransa, İngiltere gibi Hıristiyan ülkelerden gelen devlet adamları için Efes'te birkaç saat ayarlamamız mümkün olsaydı...
Çünkü adına turizm denilen nesne, böyle olaylardan çok etkilenir.
Bu toplantıdan parasal olarak kazançlı çıkıyoruz. İstanbul, yabancı konuklarla tıklım tıklım dolu. Şimdi önemli olan, bunu gelecekteki ekonomik, siyasal ve turizm çıkarlarımız için iyi kullanabilmekte.
Paraya şiddetle ihtiyacımız var.
Yüzyılın son önemli toplantısını inşallah alnımızın akıyla, kazasız belasız tamamlarız ve ülkemize çıkarlar sağlamayı başarırız.
BİZİM SÖZDE MÜSLÜMANLAR!
İnanılır gibi değil, daha birkaç gün öncesine kadar belli kişiler hakkında ağza alınmayacak belden aşağı sözlerle iftiralar yağdıran bir çeteye, bizim İslamcı basın sahip çıkıyor!
Bir seks ve şantaj çetesi düşünün ki, mensupları bugüne kadar yüzlerce pis olaya, hatta cinayetlere karışmış. Adamlarda para bol, kadın bol.
Bunlardan biri, birkaç yıl önce bana gelmişti. Prof. Dr. Cevat Babuna'nın kızı idi. Yanında yakışıklı, manken gibi bir erkek arkadaşı vardı. Adnan Hoca hakkında bana nutuk atmaya kalkıştılar, kibarca gönderdim.
Bu kızın erkek kardeşi, yıllar sonra Oktar Babuna ismiyle karşımıza çıktı. Güya ilik kanseri olmuştu, ilik bulmak için para gerekiyordu. Pek çok kişi ve kuruluşu aldatarak ve insanların duygularını sömürerek kampanya açtılar ve yüz milyarlarca lira topladılar. Sonradan anlaşıldı ki, bu kampanya bu çetenin işidir.
Paralar lüplüp edildi.
Oktar Babuna ise şimdi aramızda aslanlar gibi dolaşıyor, siyaset yapıyor, dinci basının kahramanları (!) arasında yerini alıyor. Ama kız kardeşi yıllar önce bana gelen bu şahıs Adnan Hoca ile ilişkisini bile inkár ediyor!..
Ve bu çeteye, bizim dinci gazeteler günlerden beri övgü düzüyor.
Herhalde ‘‘Müslümanlık’’ adına!
Bunlar dinimizi yozlaştırdılar, ayaklar altına aldılar. Artık seks ve şantaj çetelerini bile savunacak kadar çukurlaştılar.
Müslümanlık, kutsal dinimiz bunların oyuncağı oldu.
Adnan Hoca ve adamlarını haber ve köşe yazılarında savunacak ve onların reklamlarını sayfalarında yayınlayacak kadar düştüler.
Vah yazık o ‘‘Müslümanlara’’...
ADNAN HOCA'NIN RAPORU
Dün bir uzman hekim anımsattı. Bu Adnan Hoca yıllar önce Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından askerlik açısından ve yatırarak tetkik edilmiş, kendisine paranoid şizofreni teşhisi konularak ‘‘Akli dengesi yerinde değildir. Askerlik yapamaz’’ raporu verilmişti. Uzman hekim şunları söyledi:
‘‘Bu, en ağır akıl hastalığıdır. Tedavisi mümkün değildir. Hasta, kendine ait ruhsal bir dünya kurar. Kendi kendine dostlar, düşmanlar, ajanlar, tarikatlar yaratır. Ağır düzeyde saplantıları vardır. Örneğin takip edildiğine, öldürüleceğine inanır. Hastalığı ancak psikiyatri uzmanları anlayabilir.’’
Uzman hekim ayrıca şöyle dedi:
‘‘Klinik şefimiz o zaman bir de önlem aldı. İşin dedikodusu çıkmasın diye, Gülhane'ye Ankara Tıp Fakültesi ile Hacettepe Tıp Fakültesi'nden dört psikiyatri uzmanı getirtti. Onlar da Adnan'ı uzun süre tetkik ettiler. En az 10 hekimin bulunduğu bilim konseyi tarafından bu rapor hazırlandı ve adam askerlik yapmadı.’’
***
İşte görüyorsunuz, küfür ve iftiralarında bile Kuran-ı Kerim'den ayetler kullanmaya yeltenenlerin kimlikleri, karşımıza böylece çıkıyor. Türkiye'de bir akıl hastası tarikat kuruyor, mankenlerle yakışıklı zengin çocuklarını buluşturup aradan malı götürüyor...
Ve bizim dinci basın, bütün bu pisliklere göz yumduğu gibi, alkış tutmaktan utanmıyor.
Adamların yaşadığı görkemli saraylar ortaya çıktı. Acaba Maliye Bakanlığı ne yapıyor? Bunlara vergi incelemesi olacak mı?
Yazıyoruz, Maliye'den tık yok!
Zaten yakında hepsi birden ‘‘delil yetersizliğinden’’ serbest bırakılır ve tiyatro yeniden başlar. Olacağına bakın siz!
Paylaş