BİRKAÇ hafta önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na hitaben bir yazı yazmıştım... Ve istirhamımı iletmiştim:
"Önümüzde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı var. Benim gündeme getirmem üzerine geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı’nda belli yörelerimizde belli camilere Türk bayrağı astırmıştınız. Bu uygulamayı 23 Nisan bayramında da sürdürmenizi istirham ediyorum. Göndereceğiniz yanıtı burada aynen yayınlarım."
Aradan haftalar geçti, Diyanet’ten ses çıkmadı.Ne evet dediler, ne hayır!
Türkiye’de çok acı bir gerçekle yüz yüzeyiz. Bazı kesimlerin bayrağımıza, Türk bayrağına alerjisi var!Onlar diyor ki, "Camilere ulusal bayram günlerinde bile bayrak asılmaz".
Niçin asılmaz? Bunun açıklamasını yapan yok.
İşin ilginç yanı, bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı bile bu konuda duyarsız davranmayı sürdürüyor. Şimdi kendilerine milyonlarca insanımızın önünde bir kez daha açıkça soruyorum ve yanıt bekliyorum:
"23 Nisan’a birkaç gün kaldı. Camilere bayrak asacak mısınız, asmayacak mısınız? Eğer asmayacaksanız, gerekçeniz nedir?"
Birkaç satırlık açıklama yapmaları yeterli olacak ve kamuoyunu bilgilendirecektir. Bekleyelim ve görelim!
Tu kaka-sakıncalı gazeteciler
NUTUK atmaya gelince bol kepçe var!.. "Hukuk... Demokrasi... AB ilkeleri... Çağdaşlık... Özgürlük!.."
Hepsi palavra. Sözünü ettikleri her ilke, eğer kendi işlerine geliyorsa vardır.Yoksa yoktur.
Dün bunun en çarpıcı örneğini yaşadık. AKP-MKYK toplantısını izlemeye giden bazı muhabir ve kameraman arkadaşlarımızı içeri almadılar, geri çevirdiler.Hatta parti binasının bahçesinde durmalarına bile izin vermeyip sokağa doğru kovaladılar.Kimdi onlar?
Kanaltürk, art (Avrasya) ve Kanal B’de görevli gazeteciler.
Onları niçin kovdular?.. Çünkü o arkadaşların görevli olduğu televizyon kanalları, iktidar yanlısı ve iktidar yalakası değil. Onlar, bu tek parti döneminde AKP iktidarından korkmayan, dürüst yayın yapan, haberlerinde ve programlarında iktidara eleştiri getirip rahatsızlık veren kanallar...
Ve sayıları çok az.
Çoğunluğun sindirildiği bir ortamda onlar muhalif çizgilerini sürdüren yayın organları.
Düşünün ki, eleştiri yapan birkaç televizyon kanalına bile katlanmaları, tahammül etmeleri mümkün olmuyor...
Ve yapılan bir toplantıyı izlemek için parti binasına girmelerine izin verilmiyor.
AKP gerçek yüzünü dün bir kez daha gösterdi. Demokrat!.. Çağdaş!.. AB’ci!..
AL GÜLÜM VER GÜLÜM
YARIN üçü bir araya gelip cumhurbaşkanlığı konusunu görüşecekmiş! Tayyip Bey, Abdullah Bey ve "heykeli dikilesi, şeyini şey ettiğimin şeyi" Bülent Arınç.
Bu süreçten üçü de kazançlı çıkacak. Biri cumhurbaşkanı, öbürü başbakan olacak. Özellikle "şeyini şey ettiğimin şeyi" Arınç uyanık çıktı, pazarlığı iyi götürdü. Önce, "Çankaya için aday olup olmayacağımı yakında görürsünüz" gibi laflar ederek usulca müşteri kızıştırdı, Tayyip Bey’e ve partisine gözdağı verdi.
Oysa cumhurbaşkanlığına aday maday olmayacaktı. O sözleriyle kafalarda soru işareti yaratıp pazarlık gücünü artırmak, kendi siyasi geleceğini kurtarmak istiyordu. Yarın üçü arasında pazarlık kesilecek ve gelecekte nereyi, hangi makamı istiyorsa, kendisine o konuda güvence verilecek.
Al gülüm-ver gülüm.
Üçü de erecek muradına, bize de çıkmak düşecek bunların kerevetine!
* * *
Emin Çölaşan’ın notu: ODTÜ’lü kardeşim sevgili Ali Dinçer, çizgisinden ve inandığı yoldan hiç sapmayan lekesiz, düzgün adamdı. Eşi Yıldız Hanım başta olmak üzere sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.