TÜRKİYE’de bundan 10 yıl önce 28 Şubat olayını yaşamıştık. Başbakan Necmettin Erbakan ve yardımcısı Tansu Çiller idi! Ülke felakete sürükleniyordu.
Tarikatçılar almış başını gidiyor, Başbakanlık Konutu’nda cüppeli sarıklı tarikat şeyhlerine yemekler veriliyor, Sincan’da bayan gazeteciler dayak yiyordu.
Devletin başkentinde düzenlenen gecelerde şeriat propagandası yapılıyor ve bu gecelere İran Büyükelçisi de katılıyordu.
Türkiye nereye sürükleniyordu? Bu konuya uzun uzun girmenin gereği yok. Olanları herkes biliyor. Bilmeyenler, o günleri yaşamamış olanlar da internetten öğrenebilir.
Bugün AKP milletvekili, hatta bakan olan birileri de o dönemde bu eylemlerin tam göbeğinde yer alıyordu. Askerler devreye girdi. Olayların yaşandığı Sincan’da tanklar caddelere çıktı. Genelkurmay’da gazetecilere, yargı mensuplarına ve çeşitli kuruluşlara brifingler verildi, felaketin boyutları açık açık anlatıldı.
Şimdi İslamcı basın ve onların işbirlikçisi olan entel-aydın (!) kesim, tekerlerine çomak sokan 28 Şubat’a yazılarında ve yayınlarında sövüyorlar.
İtirafçılar türedi! İçlerinde emekli TSK ve yargı mensupları var. O dönemde nasıl baskı yaşadıklarını anlatıyorlar! İslamcı basında isimleri bir gün olsun yer bulsun diye, bülbül gibi şakıyorlar! O gün suspus olmuş, hatta askerlere yağ çeken gazeteciler şimdi her biri aslan kesildi!
* * *
Asker ve siviller, Türkiye’nin yurtsever, Atatürkçü kişi ve kurumları o aşamada ne yapacaktı? Olanları "demokrasi uğruna" (!) seyretmekle mi yetinecekti?
Ülkemiz bu geri ve çağdışı kafaların eline mi kalacaktı? Türkiye yeniden yüzlerce yıl gerilere, karanlığa mı sürüklenecekti?
Necmettin Erbakan’la yardımcısı Tansu Çiller’in insafına, başbakanlık pazarlığına, karanlığa mı terk edilecekti?
Türkiye o dönemde PKK terörü ile boğuşuyordu. Başımıza bir de irtica terörü çıkarılmıştı...
Ve bunlara çanak tutanlar, göz yumanlar, görmezden gelenler, ne yazık ki ülkemizi yönetiyordu.
Evet, askerler devreye girdi. Hiç silah kullanılmadan bu gidişe son verildi.
Çok da iyi oldu.
Başbakan şimdi yaptığı Meclis konuşmalarında isim vermeden bu süreci başlatan askerleri eleştiriyor... "Cumhuriyetin sahibi cumhurdur" gibi laflar edip "siz karışmayın" demeye getiriyor. Hiç kimse konuşmayacak, onların işine hiç kimse karışmayacak ve istedikleri gibi at oynatacaklar. Almışlar AB’yi bilmem neyi arkalarına, yüzde 34 oyla Meclis’te yüzde 66 kelle çoğunluğunu ele geçirmişler, her istediklerini yapacaklar!
Sen her alanda hezimete uğrayacaksın, vatandaşı aç ve işsiz bırakacaksın, şeriat özlemlerine göz yumacaksın, Abdullah Öcalan’ı İmralı’dan özgürce konuşturacaksın ve sana hiç kimse karışmayacak, seni hiç kimse eleştirmeyecek!.. Hatta seni eleştiren medya kuruluşlarının, gazetecilerin, siyasetçilerin, işadamlarının üzerine devlet gücünü kullanarak gideceksin, banka hesaplarına gireceksin, onlar "Üzerine maliyeci gönderip defterlerini inceletirim, hesaplarını ortaya dökerim haaa" diye açıktan tehdit edilecek!.. Var mı böyle bir şey?
* * *
Biz 10 yıl önce 28 Şubat sürecinde bir yanda Kürtçülük yapıp PKK’ya övgüler düzen, öte yanda şeriat özlemcilerine göz kırpan nice anlı şanlı entel gazeteciler gördük. Bir tanesi, askerlerden gelen sert uyarı üzerine Genelkurmay’a "Beni onlar kullanıyor, siz de kullanın paşam" diyecek kadar alçalmıştı. Yem boruları tıkanınca hepsi afalladı. Bunları o süreçte hep yazdım.
Bazı şeyleri hiç kimse unutmasın. Bundan 10 yıl önce yaşadığımız 28 Şubat süreci sadece askerin işi değildir. Asker ağırlığını koymuştu. Ama arkasında Türkiye’nin yurtsever sivil güçleri, kurum ve kişileri vardı.
Milyonlarca insanımız o girişimlerin destekçisi idi. Karanlık güçler, dönekler, enteller, aydın (!) geçinenler hariç!
O süreç onlara "dur" demişti ve durmak zorunda kalmışlardı.
Şimdi yine palazlandılar! O yüzden intikam tamtamları çalıyorlar, 28 Şubat bahanesiyle Türk ordusunu aşağılamaya kalkışıyorlar, kin ve nefretlerini kusuyorlar.
Her karanlık gecenin bir sabahı olduğunu unutuyorlar.