Paylaş
Asına UEFA denilen ‘‘futbol örgütü’’ inanılmaz bir karar alıp spora siyaset bulaştırdı. Bugüne kadar böyle şey görülmemiş, hiçbir maç böyle bir gerekçe ile ertelenmemişti.
Aslında doğruyu söyleyelim. Juventus maçı Türk spor tarihinin en önemli futbol maçı olacaktı. İki nedenle:
1- Türkiye ile İtalya arasında yaşanan gerginlik, heyecanı daha da arttırıyordu.
2- Galatasaray grubunda iddialıydı. Bu maçı kazandığı takdirde büyük olasılıkla çeyrek finale yükselecek ve bu başarıyı elde eden ilk Türk takımı olacaktı.
Türkiye bu muhteşem maça hazırlanıyordu. O sırada Türkiye'de hayat duracak, seyirci acayip olacak, coştukça coşacak ve takımımıza güç verecekti.
Juventus, Avrupa'nın önde gelen takımlarından biriydi. Grupta durumu iyi değildi. İddiasını büyük ölçüde yitirmişti. Bu durumda Galatasaray'ın önüne çıkarken dizleri titreyecek, belki mağlup olacak ve iddiasını iyice yitirecekti.
Bu ortamda Juventus'un arkasında hem İtalyan hükümeti, hem de İtalyan futbol mafyası vardı. Futbol mafyası deyip geçmeyin, bizim bildiğimiz mafyayı beşe katlar. O mafya UEFA'da egemendi.
İlk aşamada maçın hakemini ayarladılar. Juventus takımında üç Fransız oyuncu var. Zidane, Deschamps ve Blanchard. Kravatlı İtalyan futbol mafyası önce UEFA'yı hakem konusunda ikna etti!..
Ve bu maçı yönetmek üzere Fransız hakem üçlüsü görevlendirildi!
Bir takım düşünün ki, arkasına hem UEFA rüzgarını, hem de Fransız oyuncularının vatandaşı Fransız hakem üçlüsünü almıştır! Bu işin içinde dönen dümenleri anlamaz mıyız?
* * *
Şenes Erzik bu kuruluşta üst düzey bir yönetici. UEFA'nın asbaşkanı. Bu karar alınırken acaba ağırlığını yeterince koymadı mı? Koyduysa, sözü mü geçmedi? Ne olduğunu, en azından şu yazıyı yazdığım dün akşam saatlerine kadar bilmiyorduk.
Bu iş öyle basit bir maç erteleme hadisesi değil. Bu gerçekleri hepimiz iyi bilelim.
Bu, Avrupa'nın Türkiye'ye karşı sergilediği olumsuz tavrın spora yansıması ve yansıtılması.
Maçı neye dayanarak bir hafta erteliyorlar?
Hangi gerekçe ve hangi mantıkla?
Türkiye'de bugüne kadar herhangi bir yabancı takımla oynanan maçlarda olay mı çıkmış? Konuk futbolcular ya da diğer sporcular taş yağmuruna mı tutulmuş? Saldırıya mı uğramış, linç mi edilmek istenmiş?
Türkiye'nin bu açıdan bir ‘‘sabıkası’’ mı var?
Yok.
O halde ne oluyor?
Kaldı ki, UEFA'ya önce Galatasaray Kulübü yazılı güvence veriyor ve hiçbir olay çıkmayacağını garanti ediyor.
UEFA bununla yetinmiyor, ‘‘devlet garantisi’’ istiyor.
Bunun üzerine bu kuruluşa önceki gün devlet garantisi veriliyor. On binlerce güvenlik görevlisinin Juventus takımını en iyi bir biçimde koruyacağı, Devlet Bakanı Yücel Seçkiner tarafından bu kuruluşa devlet adına resmen ve yazılı olarak bildiriliyor.
Bütün bunlara karşın, maç yine de bir hafta erteleniyor.
Demek ki UEFA, Türk devletini de adam yerine koymuyor! Olup biten her şey bunu gösteriyor... Çünkü verilen devlet güvencesi bile göz ardı ediliyor.
Avrupa'da ilk kez futbola siyaset karıştırılıyor. Bunu yapan UEFA.
Yaptıran ise İtalyan futbol mafyası.
* * *
İtalyan hükümeti son Apo olayında Türkiye'yi incitti, rencide etti. Bir devlet, başka bir devlete büyük saygısızlık sergiledi.
Aynı davranış bu kez UEFA tarafından sergileniyor.
Koskoca bir İtalyan takımı, dünyanın futbol devlerinden Juventus ve İtalyan spor basını ağlaşıyor, kendilerini acındırıyor. Futbolcuların aileleri televizyona çıkarılıyor:
‘‘Biz çocuklarımızı, kocalarımızı oraya göndermeyiz. Can güvenlikleri yok.’’
Dahası var. Bugün Galatasaray'ın grubunda oynanması gereken bir maç daha var. Atletico Bilbao-Rosenborg maçı. Biliyorsunuz, herhangi bir şike olmasın diye bu maçlar hep aynı saatte başlatılır. İşin uluslararası kuralı budur.
UEFA bu maçı niçin ertelemiyor? (Burada bir parantez açayım, bu yazıyı dün saat 17.00'de yazıyorum ve böyle bir erteleme kararı ortada yok.)
* * *
İşin neresinden baksak bir rezalet fışkırıyor. Türkiye düşmanlığı futbol kuruluşlarında bile almış başını gidiyor. Maçın hakemlerinden tutun ertelenmesine kadar her mekanizma bizim aleyhimize çalıştırılıyor.
İş burada kalsa yine iyi!
Bence UEFA'nın bu maçı tarafsız sahada oynatma olasılığı hiç de az değil. Galiba bu işin tezgâhı şimdiden ufak ufak kuruluyor.
Tarafsız saha demek, Galatasaray'ı seyirci desteğinden yoksun bırakıp Juventus'a kıyak yapmak demek.
Hatta o kadar ki, tarafsız saha olarak Türk seyircilerin ulaşamayacağı Portekiz, Romanya, İsveç, Yunanistan gibi ülkeleri bile seçebilirler.
O zaman ne diyeceksiniz? Ya bunca rencide edilmeyi göze alıp kuzu kuzu gideceksiniz, ya da büyük para cezalarını, kupa maçlarına bir daha katılmamayı göze alıp gitmeyeceksiniz.
Aşağı tükürseniz sakal, yukarı tükürseniz bıyık!
Ama şu olup bitenler bize bir şey öğretti. Koskoca İtalyan futbolu, aslında Türk futbolundan korkuyor. Juventus'un grup şampiyonluğu çantada keklik olsaydı, Galatasaray'ın bu konuda iddiası kalmasaydı, bu maç bugün İstanbul'da oynanıyor olacaktı.
O takdirde Juventus'un ağlaşmasına, UEFA'nın binbir dümen çevirmesine gerek kalmayacaktı.
Maç yeni bir kıvırtma ile tarafsız sahaya alınmazsa, 2 Aralık günü aynı Türkiye, aynı Galatasaray ve aynı seyirci burada olacak! Fazla bir şey değişmez.
Fakat adamların gözünü fena korkutmuşuz. Helal olsun Galatasaray'a.
Paylaş