Paylaş
TOPLUMSAL Tarih Dergisi'nin Aralık 2000 sayısında, Hayrullah Gök ve Mesut Uyar tarafından kaleme alınan çok ilginç bir makale okudum. Yazarların ikisi de Kara Harp Okulu öğretim elemanı subaylar.
Makalenin başlığını da yazıma başlık olarak koydum: ‘‘Bir Arşiv Yağmasının Hikáyesi.’’
Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'ndan müttefiki Almanya ile birlikte yenik ayrılıyor. Osmanlı ordularının en kritik komuta kademelerinde, savaş süresince Alman generaller yer alıyor. Pek çok cephede Alman komutanların emrinde savaşıyoruz, ama aramızda hep görüş ayrılıkları çıkıyor.
Ayrıca İstanbul'da Genelkurmay Karargáhı başında da Alman generaller var.
Aşağıdaki belgede ismi geçen Alman generali Von Seeckt ise İstanbul'da Genelkurmay Başkanı. Yani bütün ordularımızın komutanı.
Yeniliyoruz, Mondros Anlaşması'nı imzalıyoruz ve savaş bitiyor. Alman komuta heyeti de İstanbul'dan ayrılıyor. Şimdi dergide yer alan bir belgeyi okuyup kaçırılan arşivi görelim. 3 Kasım 1918 tarihli raporun altında Karargáh Yaveri ve Merkez Şube Müdürü Binbaşı Abdürrauf Bey'in imzası var.
***
‘‘Genel Karargáh Başkanlığına: Ordumuzun seferberliği ilan edildiği andan itibaren Osmanlı Genel Karargáhının müttefiklerle ve özellikle Alman Genel Karargáhıyla olan haberleşmesi -Genel Karargáh Komutanının Alman olması nedeniyle- hemen hep Almanlar tarafından kaleme alınarak Başkumandan Vekiline (Enver Paşa'ya) imza ettirilmekte, bütün bu belgelerin müsvedde ve asılları, Başkanlığın Alman yaveri veya Alman olan Merkez Şube Müdürü tarafından demir kasaya konularak anahtarları yine Almanlar tarafından taşınmakta idi.
Miktarı yüzlere ulaşan bu belgeler içinde Kanal (Süveyş Kanalı), Filistin, Galiçya, Dobruca, Trakya ve diğer seferler ile donanmanın harekátına, Bakü, Kırım gibi sorunlara ilişkin fevkalade önemli ve değerli belgeler vardır.
Osmanlı ordusunun savaş harekátına ait olan adı geçen belgelerin 31 Ekim 1918 tarih (Mondros teslim anlaşmasından hemen sonra) ve 6085 sayılı genelge uyarınca Merkez Şube veya Yaverlik makamında bırakılması tabii iken, her ne görüşle ise, Zekt (Seeckt) Paşa Hazretlerinin emirleriyle, Alman yaveri olan sabık (eski) Osmanlı binbaşısı Rorşayrd (Rohrscheid) Bey tarafından sandıklara yerleştirilerek gemiye nakledilmiştir.
Yaver Rorşayd Bey düne kadar Zekt Paşa ile kendisinin daha birkaç gün İstanbul'da kalacaklarını ve pazar günü karargáha gelip Zat-ı Devletlerine Başkanlığı (Komutanlığı) devir ve teslim ve Şube Müdürlerine veda edeceğini söylemekte iken, bu sabah saat 9'dan önce daireye gelerek Paşanın ve gerekse kendisinin bugün öğleden önce vapurla hareket edeceklerini bildirdi.
Bunun üzerine belgeleri devir ve teslim etmesi için Rorşayd Bey'e yaptığım başvuruya adı geçen ‘‘Zekt Paşa bunları Almanya'ya gtürüp orada ayıracak. Türkiye'ye ait olanları tekrar İstanbul'a iade edecek’’ cevabını verdi.
‘‘Belgeleri önce Berlin'e götürmek ve sonra tekrar İstanbul'a iade etmektense burada iken ayırıp devir teslim etseniz daha iyi olmaz mı’’ soruma cevaben de ‘‘İşimiz çoktu, vaktimiz yoktu’’ gibi anlamsız sözler söyledi, çıktı gitti.
Meseleyi Sadrazam ve Başkumandanlık Kurmay Başkanı Paşa Hazretlerine arz edilmek üzere Yaver Binbaşı Muzaffer Bey'e hemen telefonla bildirdim.
Dört senelik savaş durumunun (Birinci Dünya Savaşı) sevk ve idaresine hákim olan fikir ve haberleşmeleri kapsayan dosyaların Genel Karargahımızdan uzaklaşmasının, milletimizin siyasi ve askeri tarihi açısından vereceği zararlar önemli olduğundan, durumu yüksek makamlarınıza arz ediyorum.
3 Kasım 1918. Binbaşı Abdürrauf.
Cevat Paşa Hazretlerine bizzat takdim edilmiştir. Saat 10.’’
***
İstanbul'da tam bir kargaşa yaşanıyor. Mondros Anlaşması uyarınca teslim olmuşuz ve Alman subayların Türkiye'yi terk etmesi gerekiyor. Biraz sonra İstanbul işgal edilecek.
Alman heyeti, çok önemli belgelerden oluşan savaş arşivini alıp götürüyor. Üstelik Von Seeckt, 1 Kasım günü bütün sorumluluğu devretmiş! Bu konuda genelge yayınlanmış ve arşivin ilgili makamlara teslim edilmesi istenmiş. Oysa 3 Kasım günü devletimizin arşivini yükleyip götürüyor.
Bu durumu aynı gün fark eden Binbaşı Abdürrauf Bey, resmi yazıyla durumu bildiriyor. Almanlar nezdinde başarılı olamayınca, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile Sadrazam'a (Başbakan'a) iletmesi için yaver Binbaşı Muzaffer Bey'e aktarıyor. Sonra durumu Cevat Paşa'ya da tutanakla ve sözlü olarak bildiriyor.
Hiçbir şey yapılmıyor! Arşivimizle yüklü Alman gemisi yola çıkıyor.
Yeni Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, 5 Kasım günü Berlin Büyükelçiliğimize telgraf çekip arşivin iadesini istiyor ama iş işten geçmiştir.
Enver Paşa ve ekibi de 8 Kasım gecesi İstanbul'dan, bir Alman denizaltısıyla kaçıyorlar.
Ülkemizin sandıklar dolusu çok önemli belgeleri, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Genelkurmay arşivi, bir ulusal hazinemiz, şimdi Almanya'da yatıyor. Yeri belli mi, birileri o arşivi kullanıyor mu, yoksa kayıp mı, hiçbir şey bilinmiyor.
Acaba ülkemizin ilgili kişi ve kuruluşları, bizden çalınan bu arşivin hiç değilse fotokopilerini Türkiye Cumhuriyeti'ne kazandırmak için girişim başlatır mı?
Paylaş