TÜRKİYE’nin, hatta dünyanın en büyük kentlerinden birinde yağmur yağıyor... Ve ortalığı seller basıyor. Caddelerden, sokaklardan adeta nehirler akıyor. Evler, işyerleri, resmi binalar sular altında. Binlerce insanımız zor durumda kalıyor.
Otoyollar bile su altında! Trafik yine felç.
Yağmur yağınca neler olduğu bilindiği için günler öncesinden uyarılar yapılıyor... ‘Evinizi, işyerinizi boşaltın...’ Boşaltmak zaten zor da, o insanlar nereye gidecek? Bu sefer atlatsalar, bundan sonraki yağmurda ne yapacaklar?
Neyse ki yağış çok fazla sürmüyor. Birkaç gün aynı hızda devam etse, kan gövdeyi götürecek.
***
Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanı idi. İktidar olduktan sonra devletin neredeyse bütün üst düzey makamlarına belediyeden adamlarını getirip oturttu.
Deneyimsiz, bilgisiz kadrolar... Sonuç ortada.
İstanbul’u tam 10 yıldan bu yana İslamcı belediye kadroları yönetiyor. Halkımız öylesini uygun görüyor!
Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve şimdi Kadir Topbaş.
10 yıl kısa süre değil. Demek ki Erdoğan ve Gürtuna dönemlerinde bu altyapı sorunlarına hiçbir çözüm bulunmadı.
Kar yağdı, İstanbul teslim! Yağmur yağdı, İstanbul teslim!
Ayıp.
***
Beyefendi İstanbul’un belediye başkanı olarak görev yapmıştı. İstanbul’da kaçak bina yaptırmaktan yargılanıp hüküm giymişti. Necmettin Erbakan Hocaefendi’nin emir ve hizmetinde, bu kentten oluk gibi oy almayı başarmıştı.
Son yağmurlarda İstanbul’u yine seller bastı, insanlar perişan oldu.
- ‘İstanbul áşığı(!) Beyefendi nerede?
- Tatilde!
- Hangi tatilde?
- Rize’de!
- Bu yıl kaçıncı tatil?
- Hafta sonlarını zaten İstanbul’da geçiriyor. Devletin uçağı emrinde. Çoluk çocuk biniyorlar, gelip gidiyorlar. Birkaç hafta önce Ekinlik Adası’nda tatil yapmıştı. Şimdi Rize’de dinleniyor!
- Peki ama geçmişte belediye başkanı olduğu kent böylesine bir felaket yaşar da, başbakanlık koltuğunda oturan kişi bir zahmet oraya gitmez mi? Olay yerlerini görmez, vatandaşlarla konuşmaz mı?
- Demek ki çok yorgun! Ankara’da bile çoğu zaman evinden öğle saatlerinde çıkabiliyor. Herhalde Rize tatilini kesmek işine gelmedi!
- Valla helal olsun!
- Belki de olay yerine giderse vatandaşların kendisine tepki göstereceğinden korktu.
- Olabilir... Çünkü artık yıpranma sürecine girdiler. Toplumun bütün kesimlerinde kendilerine karşı büyük tepki oluşuyor. Aşağı gidiş başladı.’
***
Şimdi karşımızda yeni masallar: Yanlış yere kurulan ve selden zarar gören evler, işyerleri, binalar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırılacakmış!
Yahu kardeşim, bu binalar, bu işyerleri kentin göbeğinde... Ve yüzlerce. Belki binlerce!
Bu kamulaştırma için milyarlarca dolar, katrilyonlarca lira para gerekir. Nereden bulunacak bu para? Göz boyamaca, mazeret, uyutmaca!
Gelmiş geçmiş bütün yerel yönetimler döneminde bu kaçak ya da ruhsatlı yapılaşmaya nasıl göz yumuldu? Sorumlular kim? Sadece sel basan bölgeler değil, bütün kentlerimiz aynı durumda.
Bunlara göz yummak bir oy tavlama aracı. Pek çok belediyenin parası gösterişli, cilalı işlere harcanıyor, paralar başkanların çıkarı doğrultusunda har vurulup harman savruluyor, hesabı hiçbir zaman sorulmuyor. Altyapı derseniz, nanay! Dün böyleydi, bugün de böyle.
Bir ülke düşünün ki, şimdi başbakanlık koltuğunda oturan kişinin bizzat kendisi ormana kaçak villa yapmaktan yargılanmış ve hüküm giymiş!
Türkiye’de olanları gördükçe, bizi kimlerin yönettiğini izledikçe, söyleyecek bir söz bulamıyorum.
İyi tatiller Başbakan, iyi dinlenmeler, iyi uykular!