ELİMDE bir kitap. ‘‘2. Cumhuriyet Tartışmaları’’ (Başak Yayınevi). Bu kitapta o günlerde Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleri! Özetle veriyorum, lütfen çok dikkatle okuyunuz.
‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin 70 yıllık tarihine baktığımızda rejimin yüz aklığı ile çıktığını söyleyemeyiz.
Bize göre demokrasi amaç değil ancak bir ARAÇTIR. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız, bu düzenlerin seçiminde bir araçtır.
Türkiye Cumhuriyeti katı bir üniter anlayışa sahip olmuştur.
Hatta Türkiye DİN konusunda da aynı şeyi seçmiş, kendisine din olarak KEMALİZMİ (Atatürkçülük, laiklik, devrimler...) almış, başka hiçbir dine (Müslümanlık dahil!) hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 1923'ten bu yana sürekli GERİLEYİŞ içindedir. Türkiye'nin 70 yıllık tarihi BOŞA HARCANMIŞ bir zamandır.
Türkiye'de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlıklarının tanınması gerekir. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR gibi tezler YANLIŞTIR.’’
***
Yapılan söyleşide kendisine soruluyor: ‘‘Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler. Bağımsızlık, tamamen ayrılmak isterlerse?’’ Başbakanımız yanıt veriyor:
‘‘Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir. Bu toprak üzerinde böyle bir bağımsız yapıyı kurma kudreti varsa kurar...
(Türkiye'yi) İSLAM'IN DEVLET PLANI içinde düşünüyorum.
Türkiye'nin yarınında artık KEMALİZME ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur.
En üst belirleyici İSLAM'IN İLKELERİDİR. Her şey ona göre belirlenir.
Bizim açımızdan önemli bir başka konu da ‘‘büyük abi’’ ailesini oluşturan devletlerin tamamının Hıristiyan olmalarıdır ve ısrarla Müslüman ülkelerde istikrarsızlık ve iktidarsızlık (yaratma) peşinde koşmaktadırlar.’’ (Keşke büyük lokma yeseydi de, büyük konuşmasaydı! Başbakanımız bugün Hıristiyan AB'den tarih alabilmek için onların peşinden koşuyor, ne derlerse onu yapıyor!)
‘‘Burada (Cumhuriyet döneminde) Müslümanlara reva görülenleri hatırlatmak yeterlidir. İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla kurulan darağaçlarında kimlerin ve hangi suçlamayla idam edildiğini nasıl izah edecekler? Tevhid-i Tedrisat (eğitimde birlik) kanunu nelerin önünü TIKAMAK, nelerin önünü açmak içindi? Harf inkılabı (devrimi) vasıtasıyla bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okur yazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır?’’
Dikkat ediniz, Başbakanımız İstiklal Mahkemeleri hakkında hiçbir şey bilmiyor. Dahası, Cumhuriyet rejiminin Eğitimde Birlik, Harf Devrimi gibi yasalarına karşı çıkıyor, bunları içine sindiremiyor.
Çok önemli bir şey daha: Kitapta kendisiyle yapılan söyleşide ‘‘Türk’’ diyemiyor. Bizlerden sürekli ‘‘Türkiyeliler’’ diye söz ediyor!
Bir sürü böyle yanlış, tutarsız, yakışıksız, anlamsız ve ayıplı söz!.. Laf salatası! (Aksini iddia ediyorsa yanıt verme hakkını kullanabilir. Aynen yayınlarım.)
***
Şimdi günümüze dönelim. Cumhuriyet rejiminin işlevini yitirdiğini iddia eden Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'i o makamda niçin tutuğunu, takkesi, şalvarı ve çember sakalıyla Afganlı terörist Gülbettin Hikmetyar'la resimler çektiren Şenol Demiröz'ü niçin TRT Genel Müdürü yaptığını, Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen'i o makamda hangi nedenlerle tuttuğunu, Erdoğan'ın arşivlere geçen yukarıdaki sözlerinden sonra şimdi daha iyi anlıyoruz.
Ama gelin görün ki, AKP milletvekili Hüsrev Kutlu, Atatürk'ün Mareşal üniformalı resminin Meclis'ten indirilmesini istediği, Meclis bahçesinde asker seslerinden rahatsızlık duyduğunu söylediği için partinin disiplin kuruluna sevk edildi. Neden?.. Çünkü askerler tepki gösterdi.
Hüsrev Kutlu'nun söylediklerine elbette karşıyım da, onlar acaba Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sözlerinden daha mı ağır ve tutarsız?
Yok yok, şaka yapıyorum canım!
Takıyye falan değil, Başbakanımız şimdi değişti! Geçmişteki sözlerini bugün unutmak (!) zorunda kaldı.
Ne demişti bizim Baba? ‘‘Dün dündür, bugün bugündür!’’ Belki de bu günleri görmüş, çok isabetli söz söylemiş.