Doğrusu isterseniz ben bu işten ümidimi yitirmiştim. Gidiş öyleydi. Fakat iki tarafın genel başkanları ve kurmaylarının anlaşması, şimdi Türk siyasetinde hiç kuşkunuz olmasın, yeni ufuklar açacak.
Bundan sonra işin çok kritik bir bölümü daha başlayacak.
DSP kimliği altında seçime CHP listesinden girecek adaylara kaç milletvekilliği verilecek?
Bunların CHP listesindeki yerleri ne olacak? Yani hangi illerde hangi sıraya konulacaklar?
İki genel başkan bu konuyu henüz konuşmadıklarını dün açıkladılar. Ancak iki parti açısından da en kritik konulardan biri budur.
Belki anlaştılar ve gizliyorlar.
Eğer gerçekten konuşmadılarsa, yüzüp yüzüp kuyruğa getirdikten sonra bu konuda ihtilaf yaratıp kamuoyunu hüsrana uğratma hakları olmadığını bilsinler.
* * *
İki parti arasında geçmişten gelen kırgınlıklar, küslükler, hatta kızgınlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz.
Gün, bunları unutma ve geride bırakma günüdür. CHP’li ya da DSP’li olsun veya olmasın herkese düşen görev, bu geçmişe ve dolayısıyla kırgınlıklara sünger çekmektir.
Bu işin şakası yok. Türkiye AKP iktidarından kurtulmak zorunda.
Cumhuriyet rejiminin ilkeleri paspas gibi çiğneniyor. Milli eğitim yok ediliyor. Laik düzen, devrimler ayaklar altına alınıyor.
Türkiye soyuluyor. Hırsızlık, yolsuzluk inanılmaz boyutlarda. Devlette ve belediyelerde milyarlarca dolarlık alım ve ihaleler eşe dosta, partili yandaşlara ve aile bireylerine peşkeş çekiliyor.
AKP’li belediyelerde ve bunlara bağlı belediye şirketlerinde yaşanan soygun, vurgun, talan düzeni hepimizin gözleri önünde oluyor. İktidarın hiçbir makamı bunların üzerine gitmediği gibi, üstelik paralar kendi adamlarına hortumlandığı için teşvik ediyor.
Ulusal varlıklarımızın satışı sürüyor. İktidara yandaş para babaları ve sermaye çevreleri ile yerli ve yabancı işbirlikçileri tam 4.5 yıl boyunca, bu soyulan Türkiye pastasından beslendiler.
İşçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi ve bütün kesimler ezildikçe ezildi.
Türk milleti bu soygun düzenine 22 Temmuz günü son vermek zorunda.
* * *
Bu iki partiyi seçim işbirliğine toplumun baskısı sürükledi... Çünkü toplum son 2002 seçiminden gerekli dersi çıkarmıştı. Meclis’e sadece iki parti girmiş, yüzde 34 oy alan AKP, dünyada örneği olmayacak bir biçimde milletvekili kelle sayısının yüzde 66’sını elde etmişti.
Düşünün ki, yüzde 9’dan fazla oy alan DYP ile yüzde 8’den fazla oy alan MHP, bu baraj ve bölünme nedeniyle Meclis’e girememişti.
Oy bölünmesinin ne anlama geldiğini Türk milleti o seçimde gördü.
Bundan sonra CHP-DSP işbirliğini izleyeceğiz. Ben bunu "solda işbirliği" olarak görenlerden değilim. Bunu "Atatürkçü, Atatürk milliyetçisi, laik, çağdaş, vatanın bölünmezliğinden yana" iki partinin işbirliği ve milletin sesi olarak görüyorum.
Dünkü başlangıç sonrasında Türkiye’nin yeni bir aşamaya geleceğine inanmak istiyoruz. Bu büyük yolculukta her iki partinin de Türk milletini hüsrana uğratma hakkı yoktur. Bunu yapan olursa ensesine biner ve boza pişiririz. Bundan hiç kuşkuları olmasın.
HABERCiLiK!
Dün, Türkiye’de milyonlarca insanın beklediği olay gerçekleşiyordu. Baykal ve Sezer buluşmuş, açıklama yapıyorlar. Ekranlar tam kadro canlı yayında. CNN Türk kanalının başında olan Taha Akyol o sırada Bülent Arınç’la ekranda söyleşi yapıyor.
Birkaç dakika için lütfen açıklamaya bağlandılar. Sunucu, o siyasi açıklamada herhalde haber değeri bulmadığı (!) için yayını kestirdi ve yeniden Bülent Arınç’la söyleşisini sürdürdü.
Habercilik açısından hayret verici, izleyicilere küçük dillerini yutturan bir olaydı!
CNN Türk’ün başındaki kişi, AKP iktidarını destekliyor olabilir. Ama yağcılığın bu kadarını yapmaya, böylesine önemli bir haberi yok saymaya hakkı yoktur.
Önceki akşam bu kanalın 19.00 haber bülteninde de benzer olayı izledim. Onlarca gelişme arasında ilk haber olarak "AB’li parlamenterler Genelkurmay bildirisini kınadı" haberini birinci sırada verdiler! Mal bulmuş gibi o entel AB takımının, yabancı güçlerin Genelkurmay’ı eleştiren bildirisine sarılmışlardı.
Taraf tutmanın, AB’ye, AKP’ye ve dün Arınç’a yağcılık yapmanın bu kadarı da ayıp oluyor yahu.