OKURLARIMDAN her gün gelen yüzlerce yazılı mesajda korkunç olaylar yer alıyor. Ülkede asayiş kalmadığını, suç oranlarında büyük artış yaşandığını devletin belgeleri gösterirken, sıradan insanlarımızın başına neler geliyor!
İşte birkaç örnek:
Tarsus’tan Serap Kerimoğlu yazıyor: "48 yaşındayım. Saat 13’te, çarşının en kalabalık olduğu saatte bir MAGANDA silahını sıkmaya başladı. Ben dahil dört kişi yaralandık. Sol dirseğimden vuruldum, kurşun ameliyatla çıkarıldı ve kemik parçalandığı için kolum alçıya alındı. Kızım da yanımdaydı, iyi ki kurşun onu vurmadı. Ağrılarla geçen günlerimde hem Allah’a şükrettim, hem de bu nasıl bir Türkiye diye düşünmeye başladım. Çünkü MAGANDA’nın tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldığını öğrendim. Şu an herkese ve her şeye isyan eden bir ruh halindeyim. İnsan hayatı bu kadar mı ucuz?
Sayın Başbakan, kafanıza atılan yumurtaya isyan ediyorsunuz. Dönüp halka bakın, ne kadar ucuz yaşıyoruz. Bu yasalardan şikáyet ediyorsunuz. Bunu siz takip etmezseniz kim edecek?
Vuran, çalan, herkes dışarıda. Her tarafa cami yaptıracağımıza bari aramızda para toplayıp yeni cezaevleri yaptıralım. Anlaşılan oraları o kadar dolu ki, insan hayatını hiçe sayanlar bile yer yokluğundan (!) serbest kalıyor.
İstanbul’dan Marin Çınar yazıyor: "Kapkaç kurbanıyım. Memorial Hastanesi yakınlarında biri arabamın önüne atladı, biri de kilitli olan sağ ön camı patlatıp çantamı kaptı ve kaçtı. Neyse, karakola gittik ve bana resimler gösterdiler. Bana altı adet evrak verip bunların dışarıda ikişer fotokopisini çektirip getirmemi istediler. Karakolda fotokopi makinesi yokmuş. Peki ama benim çantam çalınmış, yanımda beş kuruş yok ki...
Sonra beni aradılar, birkaç kişi yakalamışlar. Gelip onları teşhis edin dediler. Teşhis ettim. İyi ama benim paralarım, kişisel eşyalarım, ehliyetim, nüfus káğıdım falan ne olacak? Biz onlara karışmayız, zaten parayı da bulamayız dediler. Oğlumun okul taksiti bile gitti. Bana o noktada son 24 saatte 10 ayrı olay olduğunu söylediler. Ben de madem orası öyle mimlenmiş, niye polis bekletmiyorsunuz, niye kamera koymuyorsunuz diye sorunca büyüklerimizden emir gelmiyor dediler. Zaten hırsız 17 yaşındaymış, çok yatmazmış.
Emin Bey, polisin elinden bütün yetkiler neredeyse alınmış. Bu nasıl Emniyet? Bizi kim koruyacak? İçişleri Bakanlığı bunları görsün artık. Lütfen yazın bunları."
Mersin’den Ali Dindar yazıyor: "Kapımın önüne park ettiğim Hidromek marka iş makinem bir gece çalındı. Sabah haberim olunca 200 metre ötedeki karakola koştum ve olayı anlattım. Bugüne kadar hálá bir haber vermediler. Polislerin hemen her teşkilatına gittim. Polislerde hepsinin devlete isyanlarını gördüm.
Yetkisiz olduklarını, yetkilerinin ellerinden alındığını ve bir boşlukta olduklarını gördüm ve bu polis teşkilatıyla iş makinemin bulunacağından umutsuzum. (Dün kendisini aradım ve sordum, halen bulunmamıştı. EÇ)
Ürdün’de Lut Gölü gibi bir cehennemde, Atatürk Barajı’nda, 2. Boğaz Köprüsü’nde ve Türkiye’nin birçok yerlerinde şirketlerde, ailemden ayrı kalmak pahasına kazanmış olduğum 25 yıllık tek birikimim bir gecede yok oldu. Makinemin kaskosu yoktu. Şimdi işsiz kaldığıma mı yanayım, tek sermayemin gittiğine mi yanayım? Asker çocuğuma harçlık gönderemiyorum, okuyan çocuğuma para veremiyorum. Evde geçim sıkıntısı meydana geldi.
Devletten umudumu kestim. Şimdi hırsızlardan kepçemi bana getirmeleri için ricada bulunma durumuna geldim. Devlet bende alacağı olduğunda icra ve hacizle alıyor. Adalet mülkün temeli ise ben bu hakkımı kimden arayacağım? Biz de hırsız mı olalım? Dürüst yaşamanın bedeli bu olmamalı. Ya da son seçenek intihar mı olacak?
Mersin’de benim gibi dördüncü kepçe oluyor bu çalınan. Yardımcı olmanızı rica ederim."
Yaşanan olaylar inanılır gibi değil.
Soyulmayan kaç ev, işyeri ve araç, gasp ve kapkaça uğramayan kaç vatandaş kaldı?
Yaratılan eser işte karşınızda. İş çoktan bitti.
Hey gidi hey!.. Devlete değil, bir gazeteciye güvenip ondan medet uman iyi niyetli, ancak saf okurlarım!