SEVGİLİ okuyucularım, AB İlerleme Raporu’nda yer alan kabul edilmesi mümkün olmayan hususlar, bizim hükümette şok yarattı.
Seçim sonrasından başlayarak Türk milletini hep AB masalı ile meşgul etmişler, bu konuda elde edecekleri (!) inanılmaz başarı sonrasında yerlerini sağlamlaştırmayı amaçlamışlardı.
Rapor bir çıktı ki, aman Allah!
Ucu açık, üyelik belli değil, ne olacağı bilinmiyor, Türk vatandaşlarına serbest dolaşım hakkı verilmeyecek, Kürtler azınlık, Aleviler azınlık... Ve daha bir sürü şey.
İktidar şaşkına dönmüştü. Türk milletinin bunları kabul etmesi elbette mümkün değildi.
Dışişleri Bakanı rapor açıklandığında burnundan soluyordu. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini şaşırmış durumdaydı. Aradan saatler geçiyor, oradan oraya koşuşturuyor ve hiçbir şey söyleyemiyordu.
Bayram ilan etme hayalleri suya düşmüştü!
* * *
Aradan bir gün geçti ve rapordaki rezalet kamuoyuna yansıyınca Bay Abdullah Gül konuşmaya başladı. Herhalde tarihe geçmesi gereken (!) şu sözleri söyledi:
‘Raporda Türkiye’nin asla kabul edemeyeceği konular var. Onlardan biri de o tip tabirler. Hepsi çıkarıldı. Onları Türkiye’nin asla kabul edemeyeceğini herkes biliyor. Avrupalılar da... Bunlar yanlışlıktı. Vatandaşlarımıza ters gelir. Hepsi çıkarıldı. Büyük bir anlayış gösterdiler.’
Hele şu son cümlesine bakın! Güler misiniz, ağlar mısınız, ne yaparsınız bilmiyorum:
‘Büyük bir anlayış gösterdiler.’
Vay vay vay, ne günlere kaldık.
Elin oğlu rapora inanılmaz hükümler, cümleler sokuşturmuş, bizimkiler bir kez daha rica minnet etmiş ve bunlar rapordan çıkarılmış!
Bizim Dışişleri Bakanı da hiç sıkılmadan ‘büyük bir anlayış gösterdiler’ diyebiliyor.
* * *
Sevgili okuyucularım, bu nasıl bir kafa yapısıdır, nasıl bir yönetim anlayışıdır ve nasıl bir teslimiyetçiliktir?
Türkiye Cumhuriyeti böyle yönetilir mi?
Boynumuzu adamların önüne uzatmışız, onların ‘anlayış göstermesini’ bekliyoruz... Ve ‘anlayış gösterdikleri’ için teşekkür ediyoruz!
İnsaf... Ayıp... Utanalım...
Yarın karşımıza yüzlerce konuda, hatta aynı konularla ve daha beter olanlarıyla gelecekler, bastırdıkça bastıracaklar. Biz bu teslimiyetçi tavrımızla onların hangi isteğine, karşımıza sürdükleri ve sürecekleri koşullara nasıl direneceğiz?
Ya o zaman ‘anlayış göstermezlerse!’ ne halt edeceğiz?
Bu soruları bu zatlara köşemizde soruyoruz, yanıt veremiyorlar. Televizyonlara çıkıyorlar, karşılarında çoğunlukla -belli nedenlerle- bunları sorması mümkün olmayan, ya da işi yeterince bilmeyen kimseler. Bazen yazılı basından birilerine konuşuyorlar, durum yine aynı.
Ne hikmetse, karşılarına -birkaç istisna dışında- hep kendi yandaşlarını alıyorlar. Onları isim isim özenle seçiyorlar, çanak sorularına yanıt veriyorlar.
Danışıklı dövüş! Al gülüm ver gülüm yöntemi!
* * *
Bir başka husus: AB raporları böyle rica minnetle düzeltiliyor mu? Onlar da böyle ciddiyetsiz mi? Yoksa sokakta domates pazarlığı mı yapıyoruz?
İşin başka bir boyutu daha var ve bunun da açıklık kazanması gerekiyor. Bay Abdullah Gül diyor ki, ‘Biz rica ettik, anlayış gösterip o bölümleri rapordan çıkardılar...’
Özür dilerim ama rapordan çıkarılan cümleler nedir, hangileridir?
Eğer doğru söylüyorsa, çıkarıldığını iddia ettiği bu cümleleri ve onların yerine ne konulduğunu kamuoyuna tek tek açıklaması gerekir. Artı, o cümlelerin eşdeğeri olan ve raporda aynen bırakılan öteki hüküm ve cümleleri de!
Şimdi 17 Aralık tarihine kadar AB ülkelerini gezip yoğun bir propaganda faaliyeti yapacaklarmış ve bizim açımızdan kabul edilmesi mümkün olmayan hususlardan AB’nin vazgeçmesi için çaba harcayacaklarmış!
O halde adama sormazlar mı ‘bugüne kadar neden yapmadınız, aklınız neredeydi’ diye!
Geçmiş olsun! Uyarılarımıza, burada yazdıklarımıza biraz olsun kulak verselerdi ne kendileri bu duruma düşerdi, ne de Türkiye Cumhuriyeti böyle aşağılanmış olurdu.
Elálemin ‘anlayışına-insafına’ sığınmak zorunda kalmazlardı.