YIL 2000, aylardan nisan. TÜPRAŞ’ın yüzde 30.7’lik hissesi, Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova döneminde halka satılmıştı. Şimdi vereceğim rakamları lütfen dikkatle izleyin.
Bu satıştan, yani yüzde 30.7’nin satışından toplam 1 milyar 80 milyon dolar gelir elde edildi.
Şimdi yıl 2004. Başta bulunan AKP iktidarı aynı kuruluşta yüzde 65.7’lik kamu payını sadece ve sadece 1 milyar 302 milyon dolara satmaya kalkıştı.
Geçen 4 yıl boyunca bir şey mi değişti? TÜPRAŞ’ın durumu kötüye mi gitti? Örneğin kárlılığı mı azaldı?
Hayır! Tam tersine, kuruluş daha da sağlamlaştı. Örneğin geçen yıl 230 milyon dolar temettü dağıttı. Altın yumurtlayan tavuk olma özelliğini sürdürdü. Bundan sonra da sürdürecek. Devlete her yıl korkunç bir gelir sağlıyordu. Ayrıca savaşta ve barışta, iyi ve kötü günde Türkiye’nin en stratejik, en kazançlı ve bir numaralı dev kuruluşu idi.
***
TÜPRAŞ’ı açık artırma yapmadan, paranın nasıl ve ne zaman ödeneceğini, peşin mi vadeli mi olacağını bile şartnameye koymadan, üstelik Meclis’in belli yasaları çıkarması koşuluna bağlayarak, ölmüş eşek fiyatına satıverdiler!
Alan Efremov isimli Rus-Tatar firması ile Türk ortağı Zorlu grubu idi. Satış dosyasında tabela firması Efremov’un denetlenmiş mali tabloları, vermeleri gereken belge ve bilgiler yoktu.
Kimin malını kime satıyorlardı? Hangi koşullarda, neden ve kaça satıyorlardı?
Ama satacaklardı!.. Çünkü iktidarın paraya ihtiyacı vardı. Ekonomi tıkanmıştı. ‘Ya Allah bismillah’ deyip gözlerini TÜPRAŞ’tan gelecek paraya diktiler.
Altın yumurtlayan tavuğu apar topar, yangından mal kaçırır gibi okutmaya yeltendiler.
Mantıkları ve yanlış anlayışları hep aynıydı: ‘Bizi millet seçti. Biz yaparız. Biz yaptık oldu. İstim arkadan gelir.’
Ama olmadı. Başkan Şebnem Öztürk, üyeler Abdullah Artunç ve Berrin Karınca’dan oluşan Ankara 10. İdari Mahkemesi bu işlemi hukuka ve kamu yararına aykırı buldu. Önce yürütmenin durdurulması kararı verdi, dün iptal etti.
Maliye Bakanı bu karar öncesinde, önceki gün ‘satış sözleşmesini bu hafta imzalarız’ diyordu!
Şimdi biraz zor imzalayacak!
Dünkü iptal kararının gerekçesinden birkaç cümle:
‘Efremov’un teklif mektubunda, kazanmaları halinde taslak Petrol Kanunu’nun TBMM’ye sunulmuş haliyle yasalaşması gerektiği belirtilerek Meclis iradesine bağlı bir konu, şart olarak öne sürülmüştür... Ödemenin peşin veya vadeli olacağı belirtilmemiştir... Açık artırma yapılmamış, rekabet ortamı sağlanmamıştır... İhale süreci, gerekli araştırma yapılmadan başlatılmıştır...’
***
Sevgili okuyucularım, hem gazeteci, hem de vatandaş kimliğimle TÜPRAŞ rezaletinin baştan sona içindeydim. Bütün belgeleri okudum, araştırdım, burada defalarca yazdım. Türkiye’nin bir numaralı dev kuruluşunun bu koşullarla, bu fiyata satılması gerçekten utanç vericiydi.
Olayı izledikçe sanki ülkemi satıyormuşum gibi, benim yüzüm kızarıyordu. Koskoca kuruluş ‘ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet’ yöntemiyle elden çıkarılıyordu...
Ve belli bir aşamada ahbap çavuş ilişkileri, çeşitli vaatler devreye sokuluyordu. Bunların ne olduğunu burada yazamam.
Kimlerin kulağına kimler tarafından neler fısıldandıp neler istendiğini, bilenler biliyor.
Ankara 10. İdare Mahkemesi, Türkiye üzerinde oynanmaya kalkışılan bu yüz kızartıcı oyuna dün ‘dur’ dedi. İçimiz rahatladı. ‘Ankara’da hakimler var’ dedik.
BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ DUYULMADI!
Başbakan önceki gün gazetelerin ekonomi müdürleriyle konuşurken ‘bürokrasiden’ yakınıyor. ‘Öyle bir bürokrasi oluşmuş ki, zorlanıyoruz’ diyor. ‘Emrinizdeki bürokrasi nasıl engelleyebilir ki sizi’ sorusuna ise aynen şu yanıtı veriyor:
‘Bütün çark orada dönüyor. Bir odacı, bir kapıcı oralarda iş bağlıyor yaaa.’
Tarihe geçecek sözler! Yani bu çarpıklığın ve kötü gidişin sorumlusu iktidar değil, bürokrasi! Ama özellikle de odacılar ve kapıcılar! Belki TÜPRAŞ’ı da onlar bağlamıştı!