EVET, Ankara böyle zulüm görmedi. Her gün yaya ve araç sahibi yüz binlerce insan, İ. Melih Gökçek'in inat ve ısrarı nedeniyle korkunç bir işkenceye tabi tutuluyor. Kentin göbeği Kızılay Meydanı. Buraya yayalar için karşıdan karşıya geçmesinler diye beton bariyerler konuldu. Yayalar yerin altına indiriliyor, metro altgeçidinden geçmeye zorlanıyor. Buradan geçmek için merdivenlerle yerin altına iniyorsunuz. En az 100 metre yürüyüp bir sürü geçitlerden yolu bulursanız, yine merdivenlere tırmanıp yukarı çıkıyorsunuz. Havasız, köstebek yuvası gibi, insanların itiş kakış yürümeye çalıştığı bir dehliz. Burada bir de mescit açılmış! Cuma günü namaz kalabalığı arasından insanlar yol arıyor. Hastalar, sakatlar, yaşlılar, görme özürlüler, kucağında çocuk taşıyanlar, çocuk arabasıyla gezenler...İnsanlar perişan, insanlar sövüyor. Altgeçide girdiğiniz zaman bu uygulamanın nedenini anlıyorsunuz. Her tarafa ekranlar kurulmuş, İ. Melih bunlarda propaganda konuşması yapıyor. Kimse bakmasa da, dinlemese de, önemli olan her gün yüz binlerce yayayı oradan geçirmek. Ankara'dan Orhan Kılcı yazıyor: ‘‘83 yaşındaki anam merdivene takılıp düştü, başına 8 dikiş atıldı. Bunun sorumlusu kim?’’Güneydoğu gazisi yazıyor: ‘‘Kuzey Irak'ta mayına basıp iki ayağımı bıraktım. Protezle, koltuk değnekleriyle yürüyorum. İşyerim Kızılay'da. Ben bu merdivenleri nasıl ineceğim, nasıl çıkacağım?’’Zeynep Berkay yazıyor: ‘‘Özürlüyüm. Arabamla inmek ve çıkmak için her gün tanımadığım insanlara rica ediyorum, beni kucaklayıp taşıyorlar...’’İş büyüyor. Kızılay esnafı önümüzdeki pazartesi günü kepenk kapayacak. ***Olayın bir de trafik boyutu var. Yayalar bu işkenceye tabi tutulurken, aynı durum araçlar için geçerli. Kızılay ve Ulus meydanları altüst edildi. Korkunç bir manzara. Kızılay ve Ulus düğüm oldu. Buraları çökünce bütün Ankara trafiği altüst oldu. Yayalar tepkili, araç sürücüleri, taksiciler, trafik polisleri, gazeteler, televizyonlar tepkili. Ankara'da yaşayan milyonlarca insan bu rezaletten nasibini alıyor, tepkiler sayfalardan ve ekranlardan taşıyor ama kimin umurunda! ***Ankara'da devletin bir ‘‘valisi’’ var! İsmi Yahya Gür. Etliye sütlüye karışmayan, ağırlığı olmayan, konağında rahatça oturan bir protokol valisi. (Kendisine protokol valisi dediğim için hakkımda ceza davası açtırmıştı. İlk duruşmaya gittim. Ne avukatı gelmişti, ne de beyefendinin kendisi teşrif etmişti. Duruşma 60 saniye sürdü. Savcı beraat istedi, hákim ‘‘Beraat ettiniz’’ dedi, çıktım.) Vali, bulunduğu ilde devleti temsil eder. Vatandaşın babasıdır, sorunları çözmeye çalışan kimsedir. Bizim Ankara valisi ise ortalıkta hiç yoktur. Onu havaalanında devlet büyüklerini karşılayıp uğurlarken görürsünüz! Başkentte Kızılay ve Ulus meydanları durup dururken altüst edilmiş. Yayalar ve araçlar her gün özellikle kalabalık saatlerde işkence çekiyor, zaman kaybediyor, trafik felç, insanlar sinir krizleri geçiriyor, Bay Vali ile Belediye Başkanı yok.Bu ikili birbirleriyle pek uyum içerisinde! Bay Vali İ. Melih Gökçek'in bir dediğini iki etmiyor, şu tabloya göz yumuyor. ‘‘Yapılanlar doğrudur’’ diyemediği gibi, ‘‘yanlıştır’’ da diyemiyor. Herhalde düşünüyor ya da bilmediği için karar veremiyor!Bir gün zahmet edip özellikle sabah ve akşam saatlerinde Kızılay ve Ulus'a gidip olanları görseler! Çekilen çile az buz değil, Ankara'da yaşayan milyonlarca insanı doğrudan ilgilendiriyor. Sakatlar, yaşlılar, çocuklular, hastalar, köstebek yuvasına sevk edilip ekranlardan İ. Melih propangandasına tabi tutuluyor. Araç sürücüleriyle içindekiler felç edilen trafikte şehir turu atmaya zorlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti işte böyle yönetiliyor. Ankara Ankara olalı böyle zulüm görmedi.