Paylaş
Refah Partisi, Türkiye'ye şeriat düzeni getirmek için çaba harcıyordu. Anayasa ve yasaları çiğnediği için Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatıldı. Onun yerine Fazilet Partisi kuruldu.
Şimdi Anayasa'yı açalım ve 69. maddeye bakalım:
‘‘...Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz...’’
Hüküm gayet açık. Beş yaşında çocukların bile anlayacağı kadar açık.
Yüksek Mahkeme tarafından temelli kapatılan bir partinin yerine yenisi kuruldu.
Refah'ın bütün milletvekilleri -dört Süleymancı dışında- Fazilet'e geçtiler. Belediye başkanları, il ve ilçe örgütleri aynı yöntemi izlediler.
Yani sonuçta, Anayasa ve yasaları çiğneyip suç işlediği belgelenen bir parti kapatıldı ve yerine pat diye yenisi açıldı.
Başka bir deyişle, ‘‘başka bir ad altında’’ yenisi kuruldu. Bu işin saklı gizli bir tarafı da yok. Her şey kamuoyunun gözleri önünde oldu. İsimler belli, yapı belli.
Bu durumda Fazilet Partisi'nin de kapatılması için dava açılması gerekmez mi?
Parti kapatmak için dava açmak, Yargıtay Başsavcılığı'na düşen bir görev.
Tamam, parti kapatmak hoş bir şey değil.
O zaman bir karar verelim...
Bu ülkede anayasa var mı, yok mu? Anayasa geçerli mi, değil mi? Anayasa adamına veya partisine göre mi uygulanacak?
***
İşin dahası var. Şimdi Anayasa'nın 68. maddesine dönelim:
‘‘...Siyasi partilerin eylemleri... laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.’’
Fazilet Partisi'ni kaç zamandır izliyoruz. Bunların resmi ya da yarı resmi gazetelerini, radyolarını ve televizyon kanallarını da izliyoruz.
İşte Tayyip isimli şahıs. Bunların belediye başkanı. Yargılanmış, hapis cezası almış ve başkanlığı düşmek üzere.
Sadece son birkaç günün olaylarına bir bakalım.
Türkiye düzeyinde el ele tutuşup zincir oluşturma kampanyası başlatıyorlar. Gerçi eylem büyük ölçüde fiyasko ile sonuçlanıyor ama yurdun pek çok yerinde izinsiz gösteriler yapılıyor. Asker ve polisle çatışıyorlar.
Fazilet Partisi'nin yayın organları, genel başkanı, milletvekilleri, örgütleri ve belediye başkanları, bu yasadışı eylemleri sözleriyle, yazılarıyla destekliyorlar.
Bunların hiçbiri saklı gizli değil. Hepsi gözümüzün önünde oluyor.
Şimdi diyecekler ki: ‘‘Efendim, biz parti olarak bu işlere girişmedik.’’ Ve geleneksel kandırmaca oyununu yine sahnelemeye kalkışacaklar.
Parti olarak resmen bir şey yapmadınız da, bütün gücünüzle destek verdiniz. Genel başkanınızın, milletvekillerinizin sözleri ortada.
***
Bakınız insanları, kitleleri nasıl tahrik ediyorlar:
Adamın dünkü yazısının başlığı aynen şöyle:
‘‘Gör bak daha neler olacak!’’
Açıkça tehdit ediyorlar, insanları gösteriler yapmaya, rejime karşı eylem koymaya çağırıyorlar.
***
Genel başkanları Recai Kutan Meclis'te konuşuyor ve ‘‘Sapık Alevi mezhebi’’ diyor.
Hayır, dil sürçmesi falan değil. Bunların çoğu, Alevi kardeşlerimizi ‘‘sapık’’ olarak görüyor. Refah'ın Adalet Bakanı Şevket değil miydi Alevileri kastederek ‘‘mum söndü oyunundan’’ söz eden!
Bunlar aslında her türlü özgürlüğün düşmanıdır.
Türkiye'de bunların bir tek amacı vardır, o da şeriat düzenini getirip özgürlükleri ve demokrasiyi yok etmektir.
Bu yüzden aylardır, yıllardır türban olayının arkasına sığındılar. Türbanı en büyük koz olarak kullanıyorlar. Genç kızlarımızı ve kadınlarımızı öne sürüp kendi siyasal, kişisel ve parasal çıkarlarını bu yöntemle elde etmeye çalışıyorlar.
Bu oyunu en son İran'da oynadılar. Orada şeriat düzeni geldi. Şimdi bütün molla takımı köşeyi döndü.
Bizim tatlısu entelleri, liboşlar, Marksizm dönekleri vesaireler de zannediyorlar ki, bunlar bir özgürlük mücadelesi yapıyorlar!.. Ve şeriat goygoycularına arka çıkıyorlar.
***
Şimdi tekrar yazımın en başındaki konuya dönmek istiyorum. Anayasa hükümleri açıktır.
Herhangi bir siyasi partinin eylemleri, laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.
Kapatılan bir parti başka bir ad altında kurulamaz.
Kurulursa, kapatılır.
Fazilet Partisi, kapatılan Refah Partisi'nin yavrusudur, ikizidir, devamıdır.
Ne derseniz deyin, böyledir.
Türkiye'de eğer hukuk varsa, anayasa ve yasalar rafa kaldırılmadıysa, Fazilet Partisi'nin kapatılması gerekir.
***
Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık. Türkiye Cumhuriyeti, yüz binlerce insanımızın kanlarıyla kuruldu.
Sen parti kuracaksın, şeriatı getirmeye kalkışacaksın.
Sen parti kuracaksın, Kürtçülük ve PKK yandaşlığı yapacaksın...
Kitleleri birbirine düşüreceksin, insanları ayaklanmaya çağıracaksın, devlete ve rejime her gün sövecek ve sövdüreceksin, genç kızları ve kadınları kullanacaksın ve ‘‘Ben özgürlük mücadelesi veriyorum’’ diye yutturmaya kalkışacaksın.
Şimdi istirham ediyorum, kim olursa olsun, bir babayiğit ortaya çıksın ve desin ki: ‘‘Fazilet, Refah'ın devamı değildir. Dolayısıyla kapatılamaz.’’
Haydi, bekliyorum!
***
Emin Çölaşan'ın notu: Sevgili arkadaşımız Muharrem Sarıkaya'nın annesi, babası, teyzeleri ve eniştesi dün bir trafik kazasında can verdiler.
Onlara Allah'tan rahmet, Muharrem'e ve ailesine sabır diliyoruz.
Paylaş