Paylaş
Gülay Türkiye'nin önde gelen iş bitiricilerinden biriydi. Ne zaman ki marifetleri açığa çıktı ve sonra belgelendi, çareyi yurtdışına kaçmakta buldu. Gülay'ın hayatı muhteşem bir roman konusu olabilir.
Kocasıyla birlikte uzun yıllar Avrupa'da krallar gibi yaşadı. İnterpol'ün kırmızı bülteniyle aranıyordu. İngiltere'de enselendi, mahkeme kendisini serbest bırakmak için 250 bin sterlin tutarında kefalet parası istedi.
Gülay'ın kocası bu teminatı iki gün içerisinde buldu ve karısını tahliye ettirdi.
Gülay bir adi suçlu. Rüşvetten, yolsuzluktan, zimmetine para geçirmekten aranıyor. Öyle Çakıcı falan gibi idamlık suçları yok ki İngiltere bize ‘‘Asmayacağınız konusunda güvence verirseniz iade ederiz’’ desin.
Ama İngiltere bu türde insanları genelde iade etmezmiş!
İngiltere bilse ki, Gülay'ı bize verdiği takdirde en çok birkaç ay içeride kalır ve sonra tahliye edilir, kesinlikle verirdi. Onlar bizim cezalarımızı herhalde kendi cezaları gibi caydırıcı zannediyorlar ve o yüzden yanılgıya düşüyorlar.
***
Türkiye'de nice Gülay'lar yakalanıyor. Trilyonlar uçup gitmiş, erkek ve dişi Gülay'lar kral gibi yaşıyor. Bir süre tutuklanıp içeri atılan bilumum Gülay takımı, suçu ne olursa olsun az zamanda özgürlüğüne kavuşuyor...
Çünkü Türkiye'de iyi bir ceza almak için bazı koşullar var.
1- Küçük çalacaksın, küçük götüreceksin.
2- Arkanda siyasetçiler olmayacak.
3- Paran olmayacak.
Eğer büyük çalarsan, büyük götürürsen, Türkiye'de sana hiç kimse bir şey yapamaz. En iyi avukatlar ordusuna bastırırsın parayı, işi kitabına her yönden uydurup seni savunurlar, iğne deliğinden geçirip tahliye kararını alırlar.
Arkandaki siyasetçiler, çaldığın paralardan yedirdiğin egemen kesim, çaktırmadan devreye girer.
Sonunda birkaç ay yattığınla kalırsın ve dışarı çıktığında yine muteber adam olarak gezinirsin.
***
Belediye başkanı olur, götürürsün. Paraları yandaşlarına hortumlarsın. Binbir formalite sonrasında yargılama başlar, ihaleye fesat karıştıran çeteye, mahkeme tarafından üç ay hapis verilir, o da 40 milyon para cezasına çarptırılır ve olur biter. Hem de bu kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi'dir.
Türkiye'de belli mahkemeler ne yazık ki adamına ve siyasal görüşüne göre karar vermekte devam eder.
Bankanın içini boşaltırsın, devlet el koyar ve kimse senden hesap sormaz. Hatta özel uçağına atlayıp yurtdışına tüyersin. Kaçırdığın paraları afiyetle yersin.
Mallar mülkler yakınlarının üzerine yapılmıştır. Bankan batar ama sen kalkınırsın.
Onun için, ben Gülay'ın yerinde olsam, bir an önce atlayıp Türkiye'ye gelirim. Birkaç ay hapis yatar, sonra aklanır ve paraları Türkiye'de afiyetle yemeye başlarım.
Gülay sakın korkmasın! İngiliz hükümeti de korkmasın ve Gülay'ı bize versin.
Burası Türkiye abicim. Çalandan çırpandan, hırsızdan vurguncudan hesap mesap sorulmaz!
İngiltere, Türkiye'yi yoksa kendisi gibi mi zannediyor da Gülay'ı bizden esirgiyor!
Burada işin bir başka boyutuna da değinmek isterim. Yurtdışına tüyen para babalarının iade edilmediğine dikkat ediyor musunuz! Selim Edes, Halil Bezmen, Ayşegül Nadir, Engin Civanım, hepsi dışarıda. Adresleri biliniyor, aranıyorlar ama Amerikan makamları bile onları özellikle yakalamıyor.
Dolayısıyla, İngiltere Gülay'ı vermezse, bu açıdan da bakmakta yarar var.
Paralı vurguncular iade edilmiyor.
***
Bakınız aradan ne kadar süre geçti, bankalarını boşaltanlar konusunda kamu vicdanını doyuracak bir tek açıklama gelmiyor. Örneğin bir yetkili ortaya çıkıp şunu söyleyemiyor:
‘‘Dosyalar incelenecek, sorumlular hakkında şu suçlardan dava açılacaktır.’’
Hayır, hiç kimseden ses yok.
Ortalık ayağa kalkıyor, basında bu konuda çeşitli haber ve yorumlar yer alıyor. Bazılarına göre, batırılan paranın miktarı 5 milyar dolara yaklaşıyor.
Bu rakamlarda abartı olabilir. Ama bu bankalar bir günde boşaltılmadı. Hazine bunların gidişini sürekli izliyordu.
Buharlaşan para ne kadardır?
Bu konuda yetkililerden yaklaşık bile olsa rakam istiyoruz. Bunları açıklamak zorundalar.
Ayrıca, içi boşaltılan bu bankaların yöneticilerini, bu işin sorumlularını da kamuoyu isim isim bilmek istiyor.
Gizlemekle, uyutmakla bir yere varılmaz.
Birileri bizim sırtımızdan malı götürecek, paralar uçacak ve onların kim olduğunu bilmeyeceğiz!
İşte insanı bunlar isyan ettiriyor.
Yapanın yanına kár kalacağını bilmek toplumu deliye döndürüyor. Bu yüzden hırsız takımı cesaret buluyor. Biliyor ki, aynı uygulamayı kendisi iki yıl sonra yaptığında da hiçbir şey olmayacak... Ve sipere girip beklemeye başlıyor.
Onların yerinde olsam ben de aynı şeyi yapardım.
Paylaş