BAŞBAKAN, partisinin Van mitinginde yine son derece veciz konuştu. Muhalefet partilerinin birleşmesini kastederek şöyle dedi:
"Kırk çürük yumurta, bir sağlam yumurta etmez."
Muhteşem! Bir siyasetçinin böyle "espriler!" üretmesine ben her zaman hayranlık duyarım.
O çok şey bilir, eline verilen ve mitinglerde bile önündeki cam levhalardan başını bir sağa, bir sola çevirerek okuduğu yazılı metinlerde çok şey söyler!
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de muhalefet partileri için böyle muhteşem sözler söylüyordu. Herhalde unutmadık.
"Verdik ellerine çelik çomağı, oynuyorlar."
Sonunda Beyefendi hüsrana uğradı, adamını seçtiremedi.
Hem çelik, hem de çomak ellerinde kaldı!
Sağlam yumurtalarla çürük yumurtalar seçimden sonra belli olacak.
* * *
Cumhurbaşkanı seçemeyip hezimete uğrayan parti, son gösterisini Anayasa değişikliği paketiyle getirmeye kalkıştı:
Madem Meclis cumhurbaşkanı seçemeyecek, o halde Anayasa değişikliği yapalım da halka seçtirelim!
Beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle, kelle çoğunluğunun oylarıyla paketi kelle sayısıyla geçirdiler. Ancak sistemin altyapısı buna hazır değil. Cumhurbaşkanı bu değişikliği çok büyük olasılıkla veto edecek, tam o sırada Meclis tatile girecek falan filan.
Şimdi şu inanılmaz çelişkiye bir bakalım. Bunların her şeyi çelişki, her şeyi tutarsızlık.
Bu ülkede milletvekillerini, yani Meclis’e girecek kişileri kim seçiyor? Sakın ’millet seçiyor’ demeyin. Parti başkanları seçiyor. Partiye binlerce aday adayı başvuruyor. Bunlar için il ve ilçe örgütlerinde -yani kendi partilileri arasında bile olsun- önseçim yapılıyor mu?
Bizler de sandığa gidip, ilimizde onların belirlediği listeye oy vermiyor muyuz?
Yani aday listesindeki sıralamada partililerin bile en ufak katkısı yok! Örneğin, bunları AKP’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve birkaç adamı, kapalı kapılar ardında gizlice belirleyecek ve listeler öyle oluşacak. Halk seçmeyecek.
Eeee!.. Sen adaylarını bile halka, millete, onlardan da vazgeçtik, kendi partililerine seçtirmeyeceksin, sıkıştığın zaman da ’Cumhurbaşkanını millet seçsin’ deyivereceksin!
Var mı böyle çelişkili hikáye! Millet bunu yutar mı?
O zaman vatandaş sana sormaz mı:
"Ey Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis cumhurbaşkanı seçemeyene kadar aklın neredeydi? Niçin o Anayasa değişikliğini örneğin iktidarının ilk yıllarında gündeme taşımadın da, şimdi tıkanınca son çare olarak sarılıyorsun? Bu tıkanma olana kadar aklınız neredeydi? Bu iş bu kadar basit midir? Yangından mal mı kaçırıyoruz?"
Yani bu olaylar ancak Türkiye’de yaşanır! Denize düşen yılana sarılır atasözünde olduğu gibi, denize düştüler, AB’ye sarıldılar. Hangi AB ülkesinde böyle bir komedi sergilenir! Hangi AB ülkesinde böyle bir ciddiyetsizlik sahnelenir!
Dünkü gazetelerde çok sevindirici bir haber vardı. Bayan Tansu Çiller, İstanbul’daki yalısında sosyeteye, büyük işadamlarına ve bazı anlı şanlı medya mensuplarına bir davet vermiş. Kendisine sorulduğunda ise şöyle demiş:
"Siyasete girmeyeceğim. Milletvekili olmayı düşünmüyorum."
Vallahi çok sevindim. Kendisine adaylık teklif eden olduğunu hiç sanmam, ama bu açıklaması beni rahatlattı!
Düşünsenize, Hanımefendi aday olmuş, seçilmiş ve partisinin genel başkanlığına soyunup kazanmış... Ve ülkemizi Refahyol döneminde, ya da başbakanlık yaptığı günlerde olduğu gibi yine kocası Özer Uçuran Çiller’le birlikte yönetmeye başlamış!
Tüh tüh tüh, Allah bizi bu afetten korusun, onu bir daha yaşatmasın!
Aman Hanımefendi, siz bu işlere bir daha sakın soyunmayın. Bir kez soyundunuz, başbakan bile oldunuz ve elinize yüzünüze bulaştırdınız.
Siz oturun yalınızda, İstanbul’un keyfini yaşayın.
Siyaseti miyaseti boşverin, rahatınıza bakın.
Siz bizi unutsanız bile, biz sizin gibileri unutmayız!