Paylaş
Anımsamak güzel şeydir. İnsanların yaşamında unutulması mümkün olmayan belli tarihler vardır. Onların yıldönümlerinde kutlamalar yapılır. O tarihler bize çoğunlukla güzel şeyleri hatırlatır. O günleri, yıldönümlerini unutamayız ve daha sonra da anımsarız. İçimizden bazen coşku ve sevinç, bazen de hüzün, burukluk yükselir.
Yakın veya uzak geçmişe yoğunlaşırız, geçen süre içinde olup biteni düşünürüz.
Sanırım herkesin yaşamında kutladığı belli günler vardır. O tarihler, o yıldönümleri bugün de olsa, geçmişte de kalsa, çok önemlidir.
Unutulması mümkün değildir.
Nasıl unutulsun ki, belleklere kazınmıştır.
***
Bu gibi unutulmayan tarihlerde önce birinci yıl gelir. Birinci yıl çok önemlidir. Duygu yüklüdür.
Gerçi daha sonra, özellikle sonu 0 ve 5'le biten bütün yıldönümleri biraz daha anlamlıdır, ama onuncu yıl çok önemlidir...
Çünkü 10 yıl bir simgedir...
Çocuğumuzun onuncu yaşı...
Evliliğin onuncu yılı...
Mezuniyetin onuncu yılı...
Bir tanışmanın onuncu yılı...
Güzel bir ilişkinin onuncu yılı...
Bunlar işin bireylerle ilgili yanıdır.
Bence 10. yıldan sonra gelen en önemli yıldönümü, 25. yıldır. Aradaki her yıldönümü önemlidir, ama 25 ayrı bir olaydır.
Onu 50. yıl izler. İnsan ilişkilerinde 25 ve 50'ye ulaşmak biraz zordur. Evliliğin, mezuniyetin, bir ilişkinin hele 50. yılını görmek, her kula pek nasip olmaz.
Böyle anlamlı günlerde herkes kendi çapında bir kutlama yapar. Bazen kendi kendine oturup yakın veya uzak geçmişi, kutladığı olayın getirip götürdüklerini düşünür...
‘‘Vay be, bugün 10 yıl oldu haa!..’’
‘‘50 yıl göz açıp kapayana kadar geçti...’’
***
Bireylerin olduğu gibi ülkelerin de böyle güzel ve anlamlı yıldönümleri vardır. O günler de duygu yüklüdür. Ama onlar bireysel değil, ulusal duygu ile yüklüdür.
Türk ulusu için ‘‘10 yıl’’ dediğiniz zaman akla ‘‘Cumhuriyet'in Onuncu Yılı’’ gelir.
Tarih: 29 Ekim 1933.
Genç Cumhuriyet o gün 10 yaşında.
Hazırlıklar aylar önce başlamış. Ankara Hipodromu'nda Gazi Hazretleri'nin önünde büyük geçit töreni yapılacak. Genç Cumhuriyet varını yoğunu seferber etmiş. Hipodrom insan kaynıyor.
Mustafa Kemal Atatürk, mikrofonda Onuncu Yıl Nutku'nu okuyor... Ve son cümlesinde haykırıyor:
‘‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...’’
***
Kalabalık dalgalanıyor. Başlar dik, alınlar açık. Yurdun dört bir yanından Ankara'ya akın eden Atatürk gençliği O'nu dinliyor.
Sonra tören başlıyor. Genç Cumhuriyet'in ordusu, askeri, polisi, izcisi geçiyor. Havada pırpır uçaklar.
Ama en önemlisi, Başkumandan'ın önünden kadınlı erkekli halk geçiyor. Uygun adım geçiyor.
Kafalarda ve yüreklerde Cumhuriyet coşkusu.
Yoktan var edilmiş bir vatanın genci yaşlısı, kadını erkeği, Gazi'nin önünden akıp gidiyor...
Bandolar Onuncu Yıl onuruna bestelenen ve bence gerek sözleri ve gerekse melodisi ile en anlamlı, en muhteşem marşlarımızdan biri olan Onuncu Yıl Marşı'nı çalarken, binlerce hançere eşlik ediyor:
***
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan
On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi
Türk'e durmak yakışmaz, Türk önde, Türk ileri.
***
O görkemli günde çekilmiş siyah beyaz filmi bazen televizyonda gösteriyorlar.
Atatürk konuşuyor, kalabalık dalgalanıyor...
Her izlediğimde gözlerim doluyor.
On yıl, onuncu yıl, yaşamın hangi kesitinde olursa olsun, nedense beni çok duygulandırıyor.
Paylaş