Paylaş
O Elif Şafak’tı.
İstanbul’da sakin bir mahallede bir kız çocuğu yaşardı. İsmini hiç mi hiç sevmeyen... Hem akıllı, hem meraklıydı. Bir atlası vardı sürekli karıştırdığı
ve pek çok kitabı.... Hayaller kurmaya bayılırdı. Bir gün okulun kütüphanesinde hiç beklemediği bir sürprizle karşılaştı. Rafların arasında tuhaf bir küre
parlıyordu. Bulan herkesi unutulmayacak bir yolculuğa çıkaran sihirli bir küre!
O ise Sakız Sardunya’ydı.
Yazar Elif Şafak, çok satan yetişkin kitaplarından sonra, şimdi de çocuklar için bir kitap yazdı. Kendi gibi farklı, dışlanan ama hayal dünyası zengin bir kız çocuğunun hikayesi… Dostluk, paylaşım, hayal gücü, kitap ve doğa sevgisini özenle işlediği kitap, Zafer Okur’un çizgileriyle renklendi.
Elif Şafak, Doğan Kitap'tan çıkan yeni kitabı üzerine sorularımızı Doğan Dergi için yanıtladı. EFHİMA, yani Efsaneler, Hikâyeler ve Masallar Ülkesi’ne uzanan bu rengârenk macerayı siz de okuyun, çocuğunuza okuyun, okutun. Özellikle babalar, diyor Şafak…
(Eğer hâlâ ücretsiz Doğan Dergi uygulamasını mobil cihazlarınıza yüklemediyseniz, iPad ve iPhone’larınız için App Store’a, diğer Android cihazlar için Google Play Market’a girip kolayca indirebilirsiniz)
Yetişkin edebiyatı alanında tanınan bir isimsiniz. Çocuklara hitap etmeye nasıl karar verdiniz?
Senelerdir yakından takip ettiğim bir alan çocuk edebiyatı ve genç edebiyat. Dünyada ve bizde çıkan kitapları merakla okuyorum. Kendi çocuklarıma hemen her gün bir hikaye anlatıyorum. Doğrusu kendi kendime dolaşırken de devamlı farklı türlerde hikayeler düşünürüm. Çocuklar için kitap yazmayı epeydir istiyordum, ilk defa bu yaz oturup buna odaklandım.
Sakız Sardunya gerek karakter gerekse imaj olarak epey sıradışı. Bu karakterin oluşum sürecini paylaşır mısınız?
Sakız Sardunya sıradışı bir çocuk. İsmini sevmiyor. Düşünsenize, çocuklarımıza doğar doğmaz kendi isteklerimiz doğrultusunda isimler veriyoruz. Onları daha tanımadan... Sakız Sardunya çok akıllı, meraklı, yaratıcı. Hem zeki, hem şefkatli. Ama okulda isminden dolayı hep alay konusu oluyor. Bunun üstesinden gelmeyi öğrenecek, hayal gücü ve hikayeler sayesinde. Aslında ben de böyleydim. Hep dışlanan çocuktum. Çok iyi anlıyorum o ruh halini. Çocuklar kendi aralarında kırıcı olabiliyorlar, birbirlerinin en ufak kusurunu ya da farkını görüp ezebiliyorlar. Şu veya bu sebepten ötürü diğerlerine ayak uydurmakta zorlanan o kadar çok çocuk var ki. Bu kitap onlara da çok iyi gelecek.
Çizimler de son derece renkli, capcanlı ve çocukların ilgisini çekecek türden. Çizim aşamasında neler hissetiniz?
Çizimlerden büyük heyecan duyuyorum. Genç ve son derece yetenekli sanatçılarımızdan Zafer Okur’un emeği bütün çizimler. Kelimelerle resimlerin yan yana gelmesi müthiş bir enerji çıkarıyor ortaya. Sanatın farklı dallarından gelen insanların ortak iş yapabilmelerine her zaman saygı duydum. Bu kitapta Zafer ile birlikte çalışmak çok güzeldi.
ÇOCUKLUK ARIZALARIMDAN KİTAPLARLA KURTULDUM
Siz çocukken neler okumuştunuz, nelerden etkilenmiştiniz?
Benim çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım arızalarla doluydu. Beni kitaplar kurtardı, toparladı, dengeledi. En iyi dostlarım kitaplardı. Hem Türk edebiyatından hem dünya edebiyatından roman ve çizgi roman çok okudum. Hala da severim çizgi romanları. Bütün bunlara atıflar var Sakız Sardunya’nın içinde... Okumayı teşvik eden ve kitaplarla çocuklardaki o muazzam hayal gücünü birleştiren bir hikaye.
Tek çocuk olmanızın, Sakın Sardunya karakterini geliştirmenizde etkisi oldu mu?
Elbette oldu. Aslında iki “üvey kardeşim” var ama onları görmeden büyüdüm. Çok geç tanıştım her ikisiyle de. Bir erkek kardeşim İzmir’de imza günüme geldi, öyle tanıştık. Diğer kardeşimle tesadüfen Bilgi Üniversitesi’nin yemekhanesinde, o öğrenci ben asistanken. Bütün bunların elbette izleri var bende ve geliştirdiğim hikayelerde....İçine kapanık ama çok gözlem yapan bir çocuktum. Hep seyrederdim insanları, olayları. İç dünyam çok zengindi, hatta ürkütücü derecede zengin. Hala bugün hayal alemindeki karakterleri “gerçek dünya”daki insanlardan daha hakiki bulduğum olur.
Öyküyü yazım sürecinde çocuklarınızdan ilham/yardım aldınız mı?
Hem de nasıl. Onların hayal güçlerinden çok şey öğreniyorum. Bence anne babalar çocuklarından her gün yeni bir şeyler öğreniyor. Çünkü yetişkinler merak duygularını yitiriyorlar. Sürekli bir koşturmaca içindeyiz. Çocuklar ise “neden?” diye sorabiliyorlar. Merak duygusu olmadan öğrenemeyiz. Çocukların sorduğu temel sorular bizleri de yeniden düşünmeye teşvik ediyor. Sakız Sardunya’yı hem kendi çocuklarım hem de farklı yas gruplarından çocuklara okuttum. Onların fikir ve eleştirilerini aldı
Çocuklarınızla ilişkiniz, onların sizin yazar olmanızla ilişkisi nasıl?
Yazarlık çok bencil bir sanat, annelik ise paylaşımcı. Biliyorsunuz ilk başlarda ben bir depresyon yaşadım. Bu ikisini dengelemekte zorlandım. O depresyon bana çok şey öğretti. Siyah Sut kitabımda bunu anlattım, ama depresif bir kitap değil o, mizah duygusu güçlü bir kitap. Kendi kendimle dalga geçtim, kusurlarımı noksanlarımı dürüstçe anlattım. Bugün çocuklar yazar olmamdan memnunlar ama zaman zaman eleştirdikleri de oluyor. Annelerinin pek normal bir anne olmaması hem güzellik ve zenginlik katıyor, hem zorluklar getiriyor. İki yanı da var bu işin.
Türkiye’de genel olarak çocuk edebiyatını nasıl buluyorsunuz; eksikleri/yanlışları neler?
Türkiye’de çocuk edebiyatında çok güzel eserler basıldı, basılıyor. Hızla gelişen bir tür. Aslında en büyük dinamizm çocuk edebiyatında şu anda. Öte yandan bazı hatalar tekrar tekrar yapılıyor. Mesela çocukları “çocuk yerine koyan” bir üslupla yazılıyor. Ben bundan hiç hoşlanmıyorum. Çocukların da hoşlandığını sanmıyorum. Çocukların zeka ve yaratıcılığına hakaret eden kitaplar var ortada. Bir de ikinci büyük problem çeviri kitapların pek çoğundaki dil. Ne yazık ki iyi çeviriler çok az. Anne babalar çocuklarına kitap okurken cümleleri değiştirerek okumak durumunda kalıyor. Çünkü cümleler o kadar garip ki....
Okumayan bir genç nesil geliyor, buna karşı ne yapılabileceğini düşünüyorsunuz?
Öncelikle biz kendimiz okumalıyız. Evde annesinin babasının dedesinin kitap okuduğunu gören ve gözlemleyen çocuk çok farklı oluyor. Halbuki biz ne yapıyoruz? Kendimiz okumadığımız halde, çocuklarımıza “evladım kitap oku” diyoruz. O zaman çocuk bunu bir ödev, bir yük, bir emir olarak algılıyor. Ve tepki duyuyor. Çocuklarımızın okumasını istiyorsak evvela kendimizden başlayalım. Kitaplar hayatın doğal bir parçası olmalı. Emir komuta zincirinin parçası değil.
ÇOCUKLARINA KİTAP OKUYAN BABALAR İSTİYORUZ
Hikayede pek çok tema işleniyor: arkadaşlık, paylaşım, kitap ve doğa sevgisi… Bu tür kazanımların çocuk yaşlarda kazanıldığına inanıyorsunuz öyle değil mi?
Temel insani değerleri çocuk yaşta kazanabilmenin önemi çok büyük. Yapay ve romantik bir dünya yaratmaktan bahsetmiyorum. Sakız Sardunya hem fantastik hem gerçekçi bir hikaye. Hem yerli hem evrensel. Çocuklara son derece olumlu değerler iletiyor bu hikaye. Sadece doğaya, hayvanlara.. çevreye dair değil, insanlara insan olmaya dair... Bunları çocuk yaşta edinmek bence çok önemli.
Bu kitabı okuduğunda çocukların üstünde nasıl bir etkisi olacağına inanıyorsunuz?
İlk okur mektupları ve fotoğrafları gelmeye başladı bile! Bir okurum demiş ki, “Kızım okudu, bayıldı. Çaktırmıyorum ama ondan önce ben okudum, ruhuma nasıl iyi geldi...” Anne babaların çocuklarıyla beraber bu hikayeyi okumalarını, konuşmalarını çok arzu ederim. Çünkü birlikte hikaye okumak ve konuşmak kadar çocuklarla anne babaları yakınlaştıran bir başka tecrübe yok. Bu yönde yapılmış çok ilginç bilimsel araştırmalar var. Türkiye’de babaların bu yönde çok eksiği var. Çocuklarına kitap okuyan babalar görmek istiyoruz!
Sakız Sardunya’nın devamını yazmayı düşünüyor musunuz? Çocuk edebiyatında isminizi sıklıkla duyacak mıyız?
Henüz bilemiyorum. Ben hep karınca adımlarıyla ilerlerim hayatta. Mimar Sinan’ın kendini karıncaya benzetmesinden ve yazışmalarında kendisine “karınca” demesinden çok etkilenirim mesela. Dünya edebiyatında çocuk kitabı yazan çok sayıda önemli romancı var. Bu iki alan zannedildiğinden daha yakın birbirine aslında..
Bundan sonraki proje nedir, belli mi?
Yeni yeni zihnime ve gönlüme düşen bir hikaye var. Şu anksiyete atağını atlatabilirsem yazmaya başlayacağım. Hep böyle oluyor, yazmaya başlamadan evvel ve yazmayı bitirince panik ataklar yaşıyorum. Şu anda o evredeyim...
Paylaş