Paylaş
* * *
Her gün şiddet gördüğü için boşanmaya çalışan ve bu nedenle de ölümle cezalandırılmak istenen yüzlerce kadından biri S.F. (Adı bizde saklı)
Üç ay önce kocası üzerine kurşun yağdırmış; tam dört kurşun yarası almış, biri halen omuriliğinde duruyor.
Öldürmeye teşebbüs eden kocası şu anda tutuklu ama muhtemelen çeşitli indirimlerle salıverileceği günü bekliyor. S.F. ve iki çocuğu ise yaşadıklarının travmasıyla boğuşmakla meşgul. Bir yandan kocası tarafından vurulduğu iş yerinde çalışmaya devam eden S.F., bir yandan da psikolojik tedavi görüyor.
Ama belli ki yetmemiş, tek başına altından kalkamayacağını düşünmüş ki Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nu aramış; Federasyon Acil Yardım Hattımıza yönlendirdiği için 212 656 96 96 numaralı telefonumuzu çevirmiş.
* * *
Kendisini telefonda dinleyen, psikolojik ve hukuki destek vermeye çalışan Acil Yardım Hattı ekibi, bulunduğu şehrin Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nün devreye girmesini sağlamak için girişimde bulunacağını belirtti S.F.'ye. Ancak, adı bizde saklı İl Müdürlüğü’nde görevli ‘uzman psikolog’la hiç de aynı dili konuşmayacaklardı.
İstanbul Sözleşmesi gibi kadına yönelik şiddetle mücadelenin en önemli metnini ilk imzalayan ve onlarca söz veren Türkiye’nin kadınlarla ilgili görevleri çok açık olan Bakanlığının yerel temsilcisi bambaşka bir yerdeydi.
Adı bizde saklı psikolog, S.F.’nin hikayesini dinledikten sonra, kurumlarında, boşanma öncesi ya da sonrası gelen kişiler için “evlilik birliğinin korunmasına yönelik psikolojik destek verildiğini” söyledi! Yani Türkçesi, mağdur bu tanıma uymuyordu; kocası peşindeymiş, öldürecekmiş, ne gam! Uzman şöyle devam etti: Bunun dışındaki durumlarda mağdur, 183’e başvurabilirdi. Bu ihbardan sonra evine gidilecek, inceleme yapılacak, “uygun görülürse” psikolojik destek verilebilecekti.
Acil Yardım Hattı psikoloğumuz, meslektaşına “Ölümden dönerek yoğun bakımdan yeni çıkmış, travma yaşayan birini, bu uzun sürecin yıpratabileceğini ve geri adım atmasına sebep olabileceğini” hatırlatmaya çalıştı. Karşısındaki, “Buraya da gelebilir, ama yine dilekçeyle başvuracak, yapılan değerlendirme sonunda danışmanlık hizmeti alabilir”de ısrarlıydı.
Kocalar eşlerini, bu soğuk ve uzun bürokratik labirentlerde kaybolmuşken, el çabukluğuyla öldürüyordu halbuki...
* * *
18 Şubat’ta S.F.’nin eşinin duruşması var. O bu süreçte yalnız kalmamak, sesini duyurmak istiyor. Ama o sesi duyacak olan onu korumak için her türlü sözü veren devlet değil belli ki… Üstelik, olması gereken, hemen atlayıp yanına gitmek, davasında müdahil olmak, ayağa kalkabilmesi için her tür olanağı sağlamakken, açık açık “ben seni değil, ancak evliliğini korurum” diyor.
Onca kadın cinayeti varken, son çıkışa sapıp sağ kalabilmiş bir kadının bile yanında olmayan Türkiye’nin muktedirlerine bir kez daha sormak gerek: Hiçbir maddesini yerine getirmeyecekseniz o sözleşmeleri niye imzaladınız? “Yoğun bakımdan çıkmışsın, vücudunda hala bir kurşun var, kocan tutuklu, ama biz yine de bir inceleyelim” yaklaşımıyla nasıl mağdurun yanında olacaksınız? Sizin göreviniz tam olarak ne?
Siz mağdur kadını ayağınıza çağırıp, imzalı dilekçelerle incelemelerinizi haftalara yayarak yaparken, mahkeme o kocayı kravat taktı, boynunu eğdi, hakime efendim dedi diye indirim üzerine indirimle cezaevinden çıkaracak, hiç duymadınız mı?
A evet, sizin en iyi olduğunuz şey taziye işleri değil mi?
Paylaş