Paylaş
Tatlı şarap, küflü peynir bu tür bir ilişkinin en bilinen örneği.
İçkiyle yemek söz konusu olduğunda zıt kutuplar birbirini çekebiliyor.
Peki bu çatışmayı zeytinyağına da taşıyabiliriz?
Hemen akla “asla” yanıtı gelebilir.
Söz konusu zeytinyağı olduğunda, zeytinyağını pişireceği, renklendireceği yemeğin malzemeleriyle kavga ettirmemek en makul eşleşme formülü.
Domates salatası üzerinde çok acı ve yakıcı zeytinyağı, marula yaprakları arasından mutfağa düşmüş minik salyangoz gibi hissettirir.
Domatesin ise hayatı film şeridi gibi gözünün önünden geçerken yapamadıklarını düşünür.
“Domates gibi kokamadım, şeker gibi olamadım, tatlım ve eşim arasındaki çatışmanın güzelliği zeytinyağının demir yumruğu altında kifayetsiz kaldı” der...
Zeytinyağı, bir adım geride durmayı, yemeğin tüm lezzetlerine kapıyı açıp, herkesin güvenliğini sağladıktan sonra o kapıdan en son geçen olmayı bilmeli.
Huyuna gitme konusunda aklıma ilk gelen örnek dün yaptığım patates kızartması.
Orta gövdeli, acılığı, yakıcılığı yerli yerinde ama aşırı yüksek olmayan bir İspanyol zeytinyağı kullandım kızartmada.
Patatese yağdan yadigar çok hafif bir acılık ve baharat kalmıştı ama asıl önde olan duygu zeytinden gelen badem ailesi kokulardı.
Oğlum Lorenzo Deniz patates kızartmasını sirkeli seviyor.
Ne tuhaf şey demeyin gerçekten çok yakışıyor sirke patates kızartmasına.
Bu kızartmanın yağdan gelen güçlü bir badem tadı vardı, patatese öyle bir yakışmıştı ki bu uyumlu ikiliye üçüncü elemanı, sirkeyi ilave ederken bademi düşündüm.
Neyin yanında mutlu olurdu bu badem, neyin altında kalmazdı...
Badem ve üzüm birbirlerini severlerdi ama evdeki beyaz üzüm sirkesi çok güçlüydü.
Yuvarlak, tatlı dokunuşuyla armut sirkesi kullandım.
Yemeğin zeytinyağını ve etrafında gelişecek tüm malzemeleri seçerken biraz Uzak Doğu savunma sanatlarını akılda tutmak gerekiyor.
Üzerinde durmamız gereken kaba güç değil.
Karşıdakinin gücünü doğru değerlendirip, doğru tarafa kanalize etmek, tekme tokat olmadan bir dans edasıyla savaştan çıkıp bir şey olmamış gibi yoluna devam etmek...
Bazı sebzeler vardır ki bazı özelliklerini törpülemek isteriz.
Mesela patlıcan. Patlıcan içindeki nikotin dolayısıyla acı olabilen bir sebze.
Kararmasın, acısı çıksın diye tuzlar, gerekirse üzerine ağırlık koyar suyunu saldırır ya da tuzlu suda bekletiriz.
Kullanıldığı yağı içine çeken bir malzeme olduğundan patlıcan zeytinyağı eşleşmesi bu sebzenin hazırlanmasında önemli bir seçim.
Ben patlıcanı ince doğrayıp, sarımsak, bazen sirke, bazı acı biber ve zeytinyağlı bir karışımda soslayıp günlerce gidip gelip yemeyi çok severim.
Bu şekilde hazırlanmış patlıcan defne yaprağı gibi, doğru peynirle sandviç yap, tek başına ye, makarnayı çeşnilendir, her kılığa girer.
Patlıcanımın “sakin” olmasını, acılığının törpülenmesini istiyorsam “sakin” bir zeytinyağı kullanırım.
Ortanın altı gövdede.
Kısaca, zeytinyağı ve malzeme kavga etmemeli. Yine de asıl kuralın kural olmadığı unutulmamalı.
Asla diye bir şey yok “elimizdeki malzemeyle varmak istediğimiz yer” vardır.
Paylaş