Paylaş
Sürekli Türkiye’de olmadığım için “bir dahaki gelişime”, “bir dahaki bahara” kalırdı görüşme temennileri.
Daha varoluşçu olduk, her şey Latince tabiriyle “Hic e Nunc” (Burada ve şimdi) yaşanıyor.
Zoom toplantıları, instagram röportajları her şey “şimdi ve her neredeysen” oluyor.
An, zamandan olmasa da mekandan bağımsız.
Kendi adıma, evimden çıkmadan bu kadar kısa zamanda bu kadar çok ve güzel insan tanıyacağımı hayal bile edemezdim.
Normalde başka bahara ertelenecek böyle güzel tanışmalardan birini bu hafta gerçekleştirdim.
Antalya Slow Foood’un lideri Ezgi Bağlan Dursun, “birkaç üreticiyle Side’de yetişen Giritli denilen zeytinin Koroneiki olup olmadığını tartışacağız sen de gel” dedi.
İlk tepkim “Bunun tartışılacak yanı yok, bilimsel çalışma gerektiren, akademisyenlerin yürütmesi gereken bir tartışma” oldu.
Ezgi de “Biz yine de konuşalım, tanışmanı istediğim insanlar var” dedi. İyi ki demiş.
Buluşmada Tarsus Boltaç Zeytinyağları’ndan Sadık Boltaç, Antalya Karabelen Zeytinyağları’ndan Mustafa Fettahoğlu, Türkiye’nin köylerini avucunun içi gibi bilen yazar, editör Nilhan Aras, Dünden Bugüne Mersin Yemekleri’nin yazarı, Slow Food Tarsus Başkanı Yasmina Lokmanoğlu vardı.
Elbette söz önceliği dördüncü kuşak zeytinyağı üreticisi, oğluyla işi beşinci kuşağa taşıyan Sadık Boltaç aldı.
Boltaç Tarsus’un unutulmanın kıyısından dönen ve gittikçe bölgedeki yerini sağlamlaştıran Sarı Ulak zeytinini asla bir kenara atmamış üreticilerden.
Ne olacak bu zeytinciliğin hali sorusuna yanıtı da buram buram Çukurova kokuyor: Yerli tavşanı yerli tazı tutar.
Sadık Bey, yerel zeytinlere sahip çıkılarak zeytinyağı sektörünün arzu edilen seviyeye gelebileceğini düşünüyor.
Doğru söze ne demeli. Yerli tazı Gemlik demek değil.
Elbette Gemlik bu ülkenin tazısı ama Gemlik’in tazısı.
En güzel olduğu yerde tüm ihtişamıyla yetişmeyi hak ediyor ki ne ihtişam!
Türkiye’de tattığım en unutulmaz zeytinyağlarından biri çok iyi sıkılmış bir Gemlik’ti.
Aynı zeytinin yine çok iyi sıkılmış, özenle yetişmiş bir halini Muğla’da tattım.
Boltaç ülke çapında yaygın olarak Ayvalık, Gemlik zeytinlerinin ekilmesi konusunda endişesini “Karaktersiz bir bölge olmaya gidiyoruz” sözleriyle dile getiriyor.
Bu durumdan Ayvalık, Gemlik üreticilerinin de memnun olmadığının altını çiziyor.
Üreticilerin yerel cinslere sahip çıkmaları, farklı aromaları yakalamak, biyolojik çeşitliliği zenginleştirmek açısından çok önemli.
Zeytinyağı severe de büyük görev düşüyor. Ülkenin tüm üreticilerine, tüm zeytinlerine açık olmak şart.
Slow Food Kilikya-pamfilya hattı büyük dayanışma içinde. Doğal rota da bunu gerektiriyor zaten.
Tarsus, ekim ayında ilk Slow Food pazarını düzenlemeye hazırlanıyor.
Sarı Ulak pazarın önemli bir parçası olacak.
Slow Food’un verilerine göre bugün 500 bin civarında Sarı Ulak zeytin ağacı var.
Bunların büyük kısmı 100 yaşın üzerinde, tarihi zeytinler.
Toprağına uyum sağlamış binlerce yıldır bu topraklara zeytin vermiş Sarı Ulak’ın bölge üretimindeki payı ise şimdilik yüzde 6.
Az ama sahip çıkılan bir zeytin, mutlaka hızla gelişecektir.
Koroneiki mi değil mi
Sohbetin asıl konusu Side’nin Giritli zeytinine gelirsek... Koroneiki Yunanistan’ın en önemli kultivarlarından biri.
İspanyollar’ın Arbequina’sı gibi süper yoğun denilen endüstriyel üretime uygun olduğundan çok yaygın olarak Yunanistan dışında da kullanılıyor.
Sadık Bey’in dedesi tarafından zeytinliklerine ekildiği için bir miktar eski Koroneiki’si var. Koroneiki’yi iyi tanıyor ve Side’nin Giritli’sinin aynı zeytin olduğu görüşünde, Giritli ve Sarı Ulak’ın akraba olduğu söylentilerine ise katılmıyor. Boltaç’ın tecrübesi şüphesiz çok değerli ama son sözü akademisyenlerin söylemesi gerekiyor. Bölgede Tavşan Yüreği ve Manavgat’ın Beylik zeytinin hayata döndürülmesi için ciddi emek veren üretici Fettahoğlu ise Side’nin Giritli’si konusunda biraz umutsuz. Side ve civarının “otel bölgesi” olması nedeniyle bu ağacın tek tük bahçelerde olduğunu, bölgede zeytinlik yapmanın çok zor olduğunu düşünüyor.
Mübadele döneminde Girit’ten gelen vatandaşlarla geldiğine inanılan bu zeytin, tarihin önemli bir sayfası.
Evini bırakıp, toprağının zeytinini saksıyla Side’ye getiren halkın Giritli’si turizme rağmen hayatta kalmayı hak etmiyor mu?
Paylaş