Paylaş
Evde büyüyen çocuk olmasının güzelliklerinden biri de geçti değil de eklendi duygusu.
Bizimki neredeyse 9 yaşına geldi, hâlâ Noel Baba’ya inanıyor, şaşırıyorum.
Dokuz yaşındayken ben de böyle fantastik şeylere içtenlikle inanır mıydım, hatırlamıyorum.
Daha da güzeli Noel Baba’ya inanmayı çoktan bırakan yakın arkadaşı Carlo’nun, Lorenzo Deniz üzülmesin diye bu gerçeği ondan bilinçli olarak saklamaya devam etmesi.
Roma geleneğinde Noel ağacı altına koyulan hediyeler 24 gecesi, yemekten sonra açılıyor.
Baba Milanolu olunca, Roma’da Milanolu gibi yaşanıyor ve tüm şehir o gece hediyelerini açarken bizim evde Noel sabahını bekliyoruz.
Hem de ne bekleme! Birkaç kez uyanılıp “acaba bu sene gelmeyecek mi”, “Acaba gelmiş midir” diye soruluyor.
Bu sene sadece üç kez uyandı.
Her sene olduğu gibi ağacın altına Noel Baba için bir dilek mektubu bırakıldı.
Lego ve Smart Watch istiyordu ama ebeveynlerin izin vermediği hediyeler getiremiyor Noel Baba.
Ağacın altı nineden, haladan, anneden, babadan legolar doluydu.
Noel Baba her sene bir şeyleri yanlış anlıyor.
Bu sene de Lorenzo Deniz’in son anda yazdığı Harry Potter legosu notunu görmemiş...
Umarım Noel Baba’ya inanmayı bıraktığında da “geleni olduğu gibi kabul etmekten” vazgeçmez.
Bir de yılbaşı gecesi havai fişekleri izledik mi, bu senenin albümünü kapatmış olacağız.
Yeni yıla girerken eski şeyleri atıp, hayata yeni şeylerin girmesini dilemek, geçen yılla sembolik olarak göbek bağını atılan bir obje aracılığıyla kesmek bir İtalyan geleneği.
Mario Monicelli’nin başrolünde “Totò”nun oynadığı “Risate e Gioia” filminde bu gelenek hicvedilir.
Kahramanlarımız pencerelerden yağan eski eşyaların altında yürümeye çalıştıkları sahne savaş filmi komedisi gibidir.
Dino Risi’nin “Straziami ma di baci saziami” filminde yılbaşı gecesi, Nino Manfredi’nin sokakta kırık eski eşyalar arasında yürüdüğü sahne İtalyan sinemasının en melankolik karelerinden olabilir...
Artık kimse pencerelerden eski televizyonlar, konsollar atmıyor ama giden yılla vedalaşmak için hâlâ ufak tefek şeyler atılıyor.
Gelin siz de evdeki filtresiz yağları bitirin bugünlerde.
Filtresiz yağlar raf ömürleri iki bilemedin üç ayı geçmemesi gereken yağlar.
Erken hasat oldukları düşünülürse, ömürleri doldu da geçti bile.
Ben Noel akşamı için yemek hazırlarken bir okurun sosyal medya üzerinden gönderdiği fotoğraf ve soru bu fikri aklıma getirdi.
Okur bir fotoğraf göndermiş “hocam bu tortu mu” diye soruyor.
Yağın dibinde kahverengiye kaçan bir şeyi gösterin bir fotoğraf.
“Filtresiz yağ almışsınız, oluyor böyle şeyler” dedi.
“Yağa bir zararı olur mu” diye sormuş.
“Yağa zararı çoktan olmuştur, fermantasyon başlamıştır, yağınız taze kokusunu kaybetmiştir, asitlik ve peroksit değerleri yükselmiştir. Filtrelenmiş yağ kullanın” yanıtını verdim
Biliyorum çok sevenleriniz var.
Filtresiz tüketmeyi de üretmeyi de tercih edenler var, saygı duyuyorum.
Ama zeytinyağının kendi sağlığı için, dolayısıyla bizim sağlığımız için de filtrelenmesi gerek.
Filtresiz yağ sağlıksız demiyorum.
Fermantasyona müsait olduğundan, sağlık kaynağı değerlerini yitirip, yağın sıradanlaşmasından bahsediyorum.
Yeni yıla girerken, çok hızlı yaşlanan filtresiz yağlarınızı bitirin.
Üzerlerinde ne yazarsa yazsın, raf ömürlerini tamamladılar.
Sağlıklı, lezzetli, geleni olduğu gibi kabul edebildiğiniz bir yıl olsun, zeytinyağınız da filtrelisinden...
Paylaş