Yarışmak ya da yarışmamak

Zeytinyağı konusunda en çok karşılaştığım sorulardan biri “yarışmalara katılmalı mıyız” oluyor.

Haberin Devamı

Türkiye’de büyüyen tüm yaşıtlarım gibi çocukluğum lise, ilk gençliğim üniversite sınavı gölgesinde geçtiğinden yarışmalar, sınavlar cendere duygusu veriyor.
Dünyanın tüm ürünlerinin katılmasının imkansız olduğu etkinliklerin “dünyanın en iyi yağları, en iyi şarapları, peynirleri” başlığıyla kazananlarını açıklamalarını da çok doğru bulmuyorum.
Birkaç sene önce “yarışmalara katılmalı mıyız” diye sorulduğunda cevabım “katılmayın” oluyordu.
Artık “işinize yarayacağını, yarışma sonuçlarını satışlarınıza yansıtabileceğinizi düşünüyorsanız katılın” diyorum.
Bir sonraki soru ise “hangi yarışmalara katılmalıyız” oluyor.
Buna cevabım ise “pazarlama politikanız hangi pazara ihtiyaç duyuyorsa ona” oluyor...
Zeytinyağı yapmak çok güzel, romantik, saygı duyulacak bir iş.
Özenle yapılan bu yağların bir şekilde satılması gerekiyor.
Uzun yıllar vampir muamelesi yaptığım pazarlama kelimesiyle, eylemi ve kavramıyla üreticilerle yakınlaştıkça barışmaya başladım.
Tüm şiirine rağmen bu bir iş, ekonomik dönüşü olması gerekiyor, yarışmalar da buna yardım ediyorsa ne ala.
Tüketici hangi yarışmalarda ödül kazanan yağları tercih etmeliyiz diye sorduğunda ise cevabım net. Damağınızın ve burnunuzun yarışması.
Sadece zeytinyağı değil damağımızdan vücudumuza geçen her ürünün en önemli jürisi kendimiziz.
Duyularımıza güvenip, biraz antrenman yapmak, yaşam ve ürün seçme kalitesinde büyük fark yaratır.
Tüm bunların üzerinden geçme sebebim bu sene jürisinde bulunacağım LODO - Orciolo D’oro yarışmasından söz etmek.
LODO İtalya’nın en eski zeytinyağı uluslararası yarışmalarından.
Belli bir saygınlığı olan bir yarışma ancak kendi adıma onu diğerlerinden ayıran ise yarışmanın paralel ürünü olarak geliştirdikleri rehber.
Manuela Vigo ve Vincenzo Federico Petisi’nin yönettiği LODO ailesi profesyonel bir jürinin katılanlar arasında en kaliteli ürünleri belirlemekle yetindiği bir yarışma değil.
İşin içinde şefler, tadımcı olmayan gazetecilerin oluşturduğu “halk” jürisi, her sene önemli bir fotoğrafçı ve grafik tasarım sanatçısının bulunduğu farklı disiplinler var.
2021-2022 sayısı için İtalya’nın en iyi pasta şeflerinden Igidio Massari katılımcılar arasından uygun bulduğu zeytinyağlarıyla yeni tatlı reçelleri hazırlıyor...
Üç Michelin yıldızlı Da Vittorio’nun şefleri Bobo ve Chicco Cerea kardeşler yine katılımcılar arasından seçtikleri zeytinyağlarına uygun yemek eşleşmeleri, yeni tarifler çalışıyor.
Çok yüksek puan alarak rehbere girmeye hak kazanan üreticiler Oliviero Toscani gibi reklam sanatının devi tarafından fotoğraflanıyor.
Sanat eseri fotoğraflardan oluşan, son derece şık tasarımlı rehber, aynı zamanda okuyucuya kaliteli zeytinyağı rotası oluşturan bir gezi rehberi işlevi de görüyor...
Verilen ödüller arasında küçük üreticiyi, sürdürülebilirliği, yaratıcılığı teşvik eden pek çok farklı başlık var.
LODO’nun zeytinyağını bir ahtapot gibi çok farklı kollarla, sımsıkı sarıp sarmalayan halini, üreticiye kaliteli bir vitrin, tüketiciye işine yarayacak, estetik kaygısı da olan bir eser vermesini çok kıymetli buluyorum.
Bunca kıymetli şefle yapılan eşleşme, yeni reçete arayışları da zeytinyağının ufkunu geliştirme, mutfakta zaten çok yukarılarda olan yerini daha da üst düzeye taşımaya hizmet ediyor.
Toprağa hizmet eden “ahtapot” girişimlere çok ihtiyacımız var.
Bu sene LODO’nun bir ucundan tutacağım için seviniyorum.

Yazarın Tüm Yazıları