Paylaş
Üst düzey restoranlarda şeflerin rüyalarını ateşle aralarında hiçbir engelin olmadığı, direkt ateşin hüküm sürdüğü mutfaklar süslüyor.
Türkiye’de ateş, toprak ve su ile en direkt ilişkisi olan şeflerden biri Mustafa Otar.
Bizim mutfağımızın Indiana Jones’u Mustafa.
Avlar, temizler, ateşten başka hiçbir şeyin olmadığı ilkel ortamlarda gayet süzülmüş lezzetler yaratır.
Otar birkaç senedir Fethiye’de Yazz Collective’in şefi.
İlk kez bu yıl gittiğim Yazz Collective, Mehmet Can Uzun ve Timur Savcı’nın projesi.
Kara ulaşımı olmayan bir koyda, basit bir zevkle yaratılmış, insanın kendini hem doğada, hem evinde hem de kaliteli seçimlerle iliklerine kadar şımartıldığını hissettiği bir yer yaratmışlar.
Dünyada çok az mutfağa nasip olan, etin, balığın kurutulup, teknolojiyi odun ateşiyle buluşturan, meraklısına yürek hoplattıran bir mutfağı var Yazz’ın.
Bu sene açık alanda ikinci bir mutfak yapmışlar.
Çıplak ateşin farklı formlarını buluşturdukları, neredeyse neolitik dönem yalınlığında, ateşle olduğu gibi misafiriyle de direkt ve içten bir ilişki sunan bir “mutfak restoran” olmuş.
Bu haliyle dünya gastronomisinin geldiği ileri noktanın, Türkiye’deki temsilcileri Yazz ve Mustafa’nın mutfakları.
Yeni mutfağın “suya indirilmesini” kutlamak için Paris’in kendi küçük namı büyük restoranı Les Enfants du Marche’nin patron şefleri Michael Grosman ve Shunta Suzuki, Mustafa Otar’ın mutfağına misafir oldu.
Genelde yıldız şefleri buluşturan bu tür organizasyonlarda şefler bir iki günlüğüne gelip yemek yapıp gidiyorlar. Grosman ve Suzuki, köy pazarlarını gezip, lokal ürünleri tadıp tanıdıkları bir haftalık hazırlık sonrası Mustafa ile kolları sıvamışlar.
Dağın, denizin, bu özel toprakların ve denizin verdiği ürünlerin, bir Japon, bir Fransız ve bir Bayramiçlinin tecrübesinden, zihninden geçtiği inanılmaz lezzetler çıkardılar ortaya.
Yemeklere girersem kitap olur, o nedenle yediğimi içtiğimi kendime saklıyorum, gördüğümü anlatıyorum.
Yazz Collective misafir ettiği şeflerle gastronomi dünyası için küçük ama bölge için önemli bir adım atmış.
Mustafa düzeyinde bir şefle zaman geçiren, çalışan, mutfağı, bölgeyi tanıyan iki misafir şefin hayatlarında kapanmayacak bir parantez açıldı.
Mutfağımızı, ürünlerimizi markalaştırabilmemiz için aynen böyle, oya gibi işlememiz gerekiyor.
Mustafa’nın ekibi için de bu yaratıcılık, teknik bilgi ve doğaçlama yetisine sahip şeflerle çalışmak kapanmayacak bir parantez.
Şeflerin birbirlerinden güzel yemeklerini tadabildiğim için çok şanslıyım.
Bu lezzetleri İnanç Çelengil, Sabiha Apaydın, Murat Kazdal, Seray Öztürk gibi mutfağımızın önemli isimleriyle paylaşmak da ayrıcalıktı.
Bu buluşmayı mümkün kılan, şeflerin buluşmasını sağlayan kilit isim Okan Görür’e de teşekkürler.
Görür altı yıldır Paris’te yaşıyor ve “Paris by Walking” projesiyle, gezgine şehirde alışılmışın dışında bir keşif tecrübesi sunuyor.
İlk fırsatta Paris’i bir de Okan Görür’le yürümek istiyorum.
Otar’ın ekibinde lahmacun ve pideden sorumlu, 35 yaşında ve 30 yıldır çalışan Kilisli şef İsa Ulaç’ın da ellerine sağlık.
Sayesinde çok sevdiğim lahmacunun, yediğim en güzel hallerinden birini tatmış oldum.
Kullandıkları zeytinyağları da harika.
Çok beğendiğim Hekate ve Buta Assos’u burada görmek ve tatmak mutlu etti.
Paylaş