Paylaş
Neredeyse 10 yıldır bunun üzerine çalıştığını, teknoloji olarak mükemmelle ulaştıklarını, şimdi de bir pazar olup olmadığını görebilmek için özel bir şirketle pazar araştırması aşamasında olduklarını söyledi.
Bir talep yaratabilirlerse bu teknoloji Servili’nin laboratuvarından çıkıp sıkım hanelere girebilecek.
Hocanın yıllarını verdiği bu teknoloji, karasudan polifenolü, kimyasal işlem yapmaksızın ayrıştırmayı başarıyor.
Defalarca yazdım ama tekrar anlatacağım.
Fenoller tüm meyve sebzede bulunan, tıbben sağlığımıza çok ciddi faydaları olduğu kanıtlanmış moleküller. Zeytinde de çok yoğunlar.
Ancak zeytinyağının fenolleri bir yana dünya bir yana.
Zeytinin yağ olmak için kırıldığı aşamada gerçekleşen enzimatik bir mucize zeytin yağını kana karışması en kolay, en sağlıklı fenollere dönüştürüyor. Zeytinyağından aldığımız fenoller doğrudan vücudumuza nüfuz ederken, diğer ürünlerden gelen fenollerin büyük kısmı absorbe edilmeden vücuttan atılıyor. Fenoller, suda çözülen moleküller oldukları için zeytinyağının karasu denilen atık suyunda çok yüksek miktarda bulunuyorlar.
Zeytinyağına zeytinin fenollerinin yüzde 3 civarı geçiyor, geri kalanın hemen hepsi karasuda kalıyor.
Bu suyun atılması da ekolojik açıdan külfet. Bu açıdan Servili’nin çalışması çok önemli.
Hoca karasudan elde ettiği fenolleri gıdalarda doğal koruyucu olarak kullanıyor.
Fenoller zeytinyağını, vücudumuzu korudukları gibi katıldıkları ürünü de koruyup raf ömrünü uzatıyor, meşhur E katkılarına gerek kalmıyor.
Kozmetikte, ek gıda olarak farklı şekillerde kullanımı başarılı olmuş.
Pazar deneyini de geçerse günlük hayatımızın bir parçası olacak.
Servili’nin bu anlattıkları salondaki herkesi heyecanlandırdı elbette.
“Hocam pazar bulamazsanız ne olacak peki” diye sordu üreticilerden biri.
Servili “Çöpe atacağız ama araştırma sırasında yolda öğrendiklerimiz yanımıza kalacak” dedi hem de gülümseyerek.
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Mücahit Taha Özkaya da Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı konusunda değerli araştırmalara imza atan, polifenollerin insan sağlığı üzerine olan katkısını usanmadan anlatarak üreticiyi kaliteli ürün yapmaya teşvik eden bir bilim insanı.
Çalışmalarına çok değer verdiğim hocayla aramızda fenoller konusunda tatlı çekişmeler oluyordu.
Mücahit hoca Türkiye’deki zeytinyağlarının fenol değerlerini yükseltebilmek üzerine ciddi emek harcıyor.
Ancak “ilaç” olma amacıyla üretilen bu yağlar çoğu zaman sızma zeytinyağı olarak dengesizler. Aşırı acı olmaları yani fenol değerlerinin yüksek olması çoğu zaman mutfakta kullanılamaz hale getiriyor bu yağları.
Fenol değeriyle öne çıkan yağların zeytinyağını başka bir kategoriye oturtup, mutfaktan, kültürden uzaklaştırması konusunda endişelerim var.
Son birkaç yıldır en en en erken zeytinyağı sıkma yarışını da biraz bu endişeyle izliyorum.
Fiyatı yüksek, bu yüzden de mutfakta kullanılması zor yağlar bunların çoğu.
Mücahit Hoca, İtalya’ya gelirken, çok sevdiğim üreticilerden Buta Assos’un böyle çok erken sıkılan bir Gemlik çeşidi olan yağını getirmiş.
Çok farklı bir Gemlik olmuş. Burun çok zengin, acılık ve yakıcılık çok yüksek. Sıradışı bir örnek.
Sadece fenol bombası değil lezzetli bir yağ.
Mücahit Hoca’yı da beni de mutlu eden bir iş olmuş.
Dikkat ettiğim kadarıyla Mücahit Hoca da bu tür yağlara artık zeytinyağı yerine “polifenol yağı” diyor.
Fenol amaçlı üretilen yağları ayrı kategori olarak satmak en doğrusu galiba.
Paylaş