Paylaş
Güzel haber Japonya’da düzenlenen “Traditions in Motion” gastronomi zirvesi sırasında duyuruldu.
Basque Culinary Center - Basque Mutfak Sanatları Merkezi, mutfağın geleceğini inşaa eden bir kurum.
Mondragon Üniversitesi bünyesinde, Bask yerel yönetimi ve önemli şeflerin girişimiyle 2009 yılında kurulan BCC, şef yetiştirmenin ötesinde bir programa sahip.
Sürdürülebilirlik, yemek sanatlarının farklı bilim dalları, farklı disiplinlerle buluşması, restoran yönetimi, yemek turizmi gibi alanlarda lisans ve lisans üstü eğitim veriyorlar.
Yönetim kurulunda Juan Mari Arzak, Eneko Atxa, Karlos Arguinano, Andoni Luis Aduriz, Martin Berasategui, Hilario Arbelaitz gibi önemli şefler var.
Uluslararası danışma komitesini oluşturan şefler arasında da Massimo Bottura, Michel Bras, Alex Atala, Yukio Hattori, Rene Redzepi, Heston Blumenthal gibi çok iyi isimler var.
BCC 2016 yılından bu yana Bask hükümetinin de desteğiyle Basque Culinary World Prize adı altında proje bazlı ödüller veriyor.
Her yıl yaşadığı bölgede geniş sosyoekonomik fayda sağlayan bir şefe veriliyor bu ödül.
İlk kazananı Venezuela’da Cacao de Origen projesiyle hem kakao çeşitlerini koruyup, tanınmalarını sağlayan hem de bu alanda kadınlara verdiği destekle küçük kadın işletmeci sınıfının doğuşunu sağlayan María Fernanda Di Giacobbe olmuştu.
Sıfır karbon izi mutfak projesiyle Anthony Myint, afet bölgelerinde kurduğu mutfağı World Central Kitchen’la tanınan Jose Andres bu önemli ödülü alanlar arasında.
Bu sene BCC, Mardinli şef Ebru Baybara Demir’i World Prize ödülüne layık gördü.
Baybara yaklaşık 30 yıldır Mardin’de özellikleri kadınları, kadınların mutfağını, ürettiklerini bir değere dönüştürmek için çalışıyor.
Yerel ürünlerin, kadınlar tarafından, geleneğin öngördüğü şekilde değerlendirildiği ve ülke çapında hak ettiği fiyatlarla satılabildiği bir pazar oluşturmayı başardılar.
Proje bazlı BCC World Prize’ın yolunu açansa Topraktan Tabağa- Yaşayan Toprak, Yerel Tohum projesi oldu.
Fazla bir şey söylemeye gerek yok, adı kendini tam anlamıyla anlatan bir iş.
Baybara, Maraş depreminde ışık hızıyla kurduğu Gönül Mutfağı ağı sayesinde bölgeye yemek yardımı yapmak için ilk harekete geçen isimlerdendi.
Ekibiyle, desteğini esirgemeyen şef arkadaşlarıyla her gün üç öğün yemek çıkardılar... Toprak Tabağa kooperatifi, yardımların toplanmasında, ulaştırılmasında, depremden zarar gören üreticinin malının değerlendirilmesinde anahtar kurumlardan biri oldu bu süreçte.
Üstelik tüm bunları yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle yaptılar.
Baybara’nın Topraktan Tabağa dışında yürüttüğü, hepsi birbirinden önemli 10’un üzerinde projesi var.
Baybara kendini “sosyal gastronomi şefi” olarak tanımlıyor. Onun için önemli olan yaptığı yemeğin, lezzeti kadar kaç kişinin hayatını değiştirdiği...
Gerçekten yıllardır tam olarak bunu yapıyor.
Yaptığı yemeklerle insanların hayatlarını değiştiriyor.
Harran Gastronomi Okulu projesi bölgenin mutfağına, ürünlerine sahip çıkarken Suriyeli göçmenlerin doğru entegrasyonu için çalışıyor.
Türkiye’nin en eski atalık buğdaylarından Sorgül buğdayını tekrar kullanıma kazandırıldığı proje de bir taşla birkaç kuş vuran harika işlerinden. Sürdürülebilirlik, göçmen entegrasyonu, geleneksel bilginin gelecek kuşaklara aktarılması, su kaynaklarının doğru kullanımı gibi pek çok konuyu bir bohçada harmanlıyor.
Baybara, Artuklu Üniversite’yle zeytinyağı konusunda da çalışmalar yapıyor.
Bölgede zeytinyağı üretiyorlar. Zamanla daha fazlasını, daha iyisini yapacaklarına şüphe yok.
Mardin, Türkiye böylesine vizyon sahibi, bir o kadar da çalışkan bir kadın şefe sahip olduğu için çok şanslı.
Tebrikler Ebru Baybara Demir.
Paylaş