Paylaş
Ama biz ailece karantinadayız.
Hikayemiz yaklaşık 2 hafta önce başladı.
Oğlum Lorenzo Deniz gece yarısı geldi, su istedi ve olanlar oldu.
Sabaha kadar çıkardı, ishal. Sabah olduğunda ilk iş hızlı Covid testi yaptırdık.
Negatif, yaşasın!
İlk günden sonra rahatsızlığı azaldı, keyfi de yerindeydi.
Üçüncü gün okula gidebilecek duruma gelmişti ama dinlensin dedik.
Yönetmeliğe göre 3 gün devamsızlık yapan çocuklar okula Covid testi yaptırıp negatif raporuyla dönebiliyor.
Covid test merkezinden randevu aldık, güle oynaya gittik. Günlerden cumartesiydi, yan mahallede hafta sonu açık olan çiftçi pazarına gitsek mi gitmesek derken tembellik ağır bastı. Pazar sabahı erkenden telefon, sonuç pozitif.
Sonrasında arayan arayana.
İl sağlık, bölge sağlık, okulun Covid sorumlusu...
Bütün gün telefonda “o prosedürü hayata geçir, bunu yap” telaşı başladı.
Pandemi döneminde İstanbul’a ilk kez gidip Roma’ya döndüğümde, bölge sağlık teşkilatını aramıştım. Karantinada kalmam gerektiğini, 2 hafta sonra eve gelip test yapılacağını söylemişlerdi.
Gerçekten de 2 hafta sonra kendileri arayıp haber verdiler.
Çok nazik iki erkek hemşire testi yaptı gitti ve aynı günün gecesi sonuç telefonuma geldi.
İtalya’nın bir konuda bu kadar iyi işlemesi gözlerimi yaşartmıştı. Aradan neredeyse 1 sene geçti...
Ortada seyahat sonrası mecburi karantina değil de pozitif bir çocuk varken sistemin kafası karışmıştı işte...
Belli ki kurallar sürekli değiştiği için her kafadan başka bir ses çıkıyor.
Okul yönetmeliği 2 hafta karantina isterken, bölge yönetmeliği “10 gün yeterli” diyor. Şu anda bütün sınıf aileleriyle birlikte karantinada, gel de utanma!
Bugünün işini cidden yarına bırakmamalı.
Karantinadan önce alışverişimizi yapamamıştık...
Evde yumurta, süt yok.
Eataly’den sipariş vereyim dedim. Yumurta satmıyorlar, online alışveriş yapabiliyorsun ve teslimat da ertesi gün.
Diğer süpermarketler yumurta satıyor ama onlar da ertesi gün teslim ediyor.
Sipariş veriyoruz, mecbur beklenecek ama evde süt, yumurta isteyen, pozitif test sonucundan ürken bir çocuk var. Günümüzün yarısını işlemeyen süpermarket sitelerinden online siparişle geçirdikten sonra mahalledeki şarküteri geliyor aklıma.
Haritadan adresine bakıp, rehberden numarası bulunuyor. Bay Conti’yi arıyoruz, eve sipariş götürmediklerini, böyle bir durum için elbette getirebileceklerini ama öğlen dükkanın kapanış saatini beklememiz gerektiğini söylüyor.
Bekleriz, hiç değilse yumurta ve taze süt olsun.
Bu jeste duyulan minnetle Bay Conti’nin taze makarna reyonunu da boşaltıyoruz.
Öğlen vakti siparişlerimiz, içinde hediyeyle ve çok şık bir pazar çantası içinde geliyor.
Ne varsa küçük esnafta var. Yaşasınlar, var olsunlar.
Esnaf mantığı
Küçük esnaf demişken, esnaf mantığıyla hareket eden bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Neoliva’nın aylık zeytinyağı aboneliği kampanyası...
Neoliva’nın sahipleri Emre Eroğlu ve Ekin Özgün, gencecik, idealist üreticiler.
Yüzyıllık zeytin ağaçları var. Biyolojik çeşitliliğe önem veren, sürdürülebilir tarımla zeytinlerini yetiştiren çocuklar.
Daha ilk seneleri.
Yağlarını son geldiğimde tatmıştım.
Gayet temiz, acılığı düşük ama yakıcılığı hissedilen bir yağ.
Her sene daha iyisini yapacak kararlılıktalar.
Bu sene memecik için şanssız bir yıldı. Onların da memecik yoğunlukta. Rekolte çok düşük.
Zaten az olan yağlarına gözleri gibi bakmaya karar vermişler, şişelemeden tankta argon gazı altında tutuyorlar.
Bu, yağın şişede bayatlamasını istemeyen butik üreticinin kullandığı bir yöntem.
Azar azar, sattıkça şişeliyorlar. Taze taze satıyorlar.
Siparişinizi veriyorsunuz.
Her ay istediğiniz gün ve büyüklükte zeytinyağınız kapının önünde.
Abonelik indirimle geliyor ve asıl güzel yanı ürünün sıkıldığı güne yakın bir tazelikte olması.
Gençler harika.
Daha güzel fikirlere, daha da güzeller yağlara, sağlıkla.
Paylaş