Bir çiçek gerekir

Akdeniz yanıyor. Türkiye, İtalya, Yunanistan, Portekiz, İspanya...

Haberin Devamı

Bir haftadır Akdeniz’in farklı köşelerinden yangın, boşaltma, yaşamını kaybeden itfaiyeciler, evini kaybeden insanlar, yanan, yuvasından olan hayvanların haberleriyle çaresizce oturuyoruz. Muğla, Antalya’da gözümüz, kulağımız, kalbimiz.
İtalya’da özellikle Sicilya, Sardinya, Calabria’da biri bitip diğeri başlayan yangınlar kuzeye doğru parçalar halinde devam ediyor.
Güney yangınlar yüzünden kırmızı alarmdayken Kuzey’de fırtına, dolu, şiddetli yağış nedeniyle kırmızı alarm var.
Hasat hazırlığındaki çiftçi ne yapacağını şaşırmış halde.
Tüm bunlar olurken, bizler içimizde bir sıkıntı, aklımızın bir köşesinde geleceğe dair endişelerimizle günlük hayatımıza devam etmekten başka bir şey yapamıyoruz.
Birkaç kuruma bağış yapıp, üzülüp, endişelenip, sosyal medyada endişe ve isyanımızı dile getiriyoruz, bir yandan da hâlâ yemek fotoğrafı paylaşanlara kızıyoruz.
İtiraf edelim, biz de suçluyuz.
Elbette şu anda gidip yangın söndürme çalışmalarına katılacak imkanımız, donanımız yok.
Ama yol kenarına attığımız, bıraktığımız bir kırık şişe parçası bile bu sıcaklarda ormanların alev almasına neden olabiliyor.
Esasında sorun
tam da bu.
Bu sıcaklar...
Elbirliğiyle sebep olduğumuz hızlı iklim değişikliği son yıllarda dünyanın her tarafında büyük orman kayıplarına neden oluyor.
Bir taraf cayır cayır yanarken, diğer taraf buz felaketiyle yüz yüze.
Ateş ve buz felaketlerini aynı anda yaşıyoruz.
Piyemonte’de hasat edilmek üzere olan üzümü yok eden felaket de bizim, Milas’ta güzelim memecik zeytinlerine de sıçrayacak mı endişesiyle izlediğimiz ateş de. Yaptığımız tatilin fonunda olmadığı için görmediğimiz, kutuplarda buzu ayakları altında eridiği için açlıktan ölen kutup ayısını da unutmamalıyız.
Şimdi göz yaşlarımızı silip, doğru tarım, doğru üretim, günü değil geleceği kurtaran seçimler yapmamız gerekiyor.
Biz tüketiciler olarak bu gücümüzün farkına varıp, kullanabilirsek minicik farklar yaratabiliriz.
Sosyal medyada yemek fotoğrafı yayınlayanlara sinirlenmekten daha iyi şeyler yapma gücümüz var.
Doğaya, ağaçlarımıza, çocuklarımıza güvenmek iç sıkıntımızın başlıca ilacı.
Yıllar önce Antalya’da rafting turizmiyle popüler olan Beş Konak civarındaki ormanların yandığını sonra aynı ormanların, ağaçların kesilmeden kendi hallerine bırakılması sayesinde yavaş yavaş hayata döndüklerini kendi gözlerimle görmüştüm.
Bilim insanları da ormanların doğru onarım yöntemleriyle, kendilerini yenileme gücü olduğunu dile getiriyorlar.
Japonya’da 2011 depremi sonrası sahildeki çam ormanları neredeyse tamamen yok olmuştu.
Koskoca ormandan 250 yıllık bir tek çam ağacı ayakta kalmıştı: Mucize Ağaç.
O ağaç o günlerde Japonların hayatta kalabileceklerine dair inançlarını besledi.
Yaşamın, umudun sembolü oldu.
Kendi ayakta kalmıştı ama kökleri uzun süre tuzlu suya dayanamadı.
Tek başına kalmış bir Samuray gibi onuruyla mücadele ederek son nefesini verdi aylar sonra.
Oğlum Lorenzo Deniz’in çok sevdiği bir çocuk şarkısı var.
Sergio Endrigo, Gianni Rodari, Luis Bacalov’un 1974 yılında çıkardığı harika albümden: Ci vole un fiore / Bir çiçek gerekir.
Akdeniz’in yanan tüm ağaçlarına, dayanması, yeniden doğması, umudumuz olması dileğiyle bu şarkıyı söylemek istiyorum...
Gündelik şeyler, pek çok sır açık verir, bakmasını, dinlemesini bilene... / Masa yapmak için odun gerekir, odun için ağaç, ağaç için tohum, tohum için meyve, meyve için bir çiçek gerekir... / Her şey için bir çiçek gerekir... / Çiçek için dal, dal için ağaç, ağaç için orman, orman için dağ, dağ için toprak, toprak için çiçek gerekir... / Her şey için bir çiçek...

Yazarın Tüm Yazıları