YÜKSEL enflasyon suçlusu Türk ekonomisi, 2001 krizinden sonra Kemal Derviş tarafından kotarılan IMF destekli Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile "yüksek faiz" ödemeye mahkûm edildi.
Türkiye, halen bu maddeden hapiste yatıyor. Tahliyesi ise ufukta gözükmüyor. Hapishanenin iki gardiyanı var. Başgardiyan, IMF; yardımcısı da AB oluyor. Denildiğine göre AB adlı gardiyan, şu aralık Türkiye ile fazla ilgilenmiyormuş. Ancak IMF, göreve devam ediyor. Türkiye’de bulunan IMF heyeti, ekonomimizi yürürlükteki "stand-by" anlaşması uyarınca denetlemeye devam ediyor. Bu arada ayrı bir genel bir değerlendirme raporu hazırlamışlar. Bu da kamuoyuna açıklanmış. Raporun söylediği tek bir şey var: Türk milleti, yüksek faiz ödeme devam etmelidir.
1. Türk halkının yüksek faiz ödeme mahkûmiyetinin sayısal göstergesi, bütçede tutturulması gereken faiz dışı fazla yüzdesidir. Bu, Türkiye için milli gelirinin yüzde 6.5’ğudur.
2. Faiz dışı fazla, gökten inmiş bir rakam değildir. Hesapla bulunur. Hesabın mantığı da şudur. Türk devleti ve genelde Türkiye, tasarruf sahipleri için riskli bir borçludur. Bu yüzden Türk devleti, yüksek faiz ödemek mecburiyetindedir. Diğer taraftan, yüksek faiz ödeyecek olmasına rağmen, kamu borçlarının, milli gelire oranını önce sabitlemeli, sonra düşürmelidir. Bu sonucu elde etmek için de, halktan toplanan vergilerden, faiz ödemelerine ayrılan miktar yüksek olmalıdır.
3. Bir örnekle, faiz dışı fazla nasıl hesaplanır açıklayım. Bir ülkenin kamu borçlarının, milli gelire oranı yüzde 80 olsun. Bu ülkenin, algılanan risk düzeyi icabı reel olarak yüzde 10 faiz ödemesi gereksin. Ülkenin milli geliri de yılda yüzde 5 artacak olsun. Enflasyonu da sıfır kabul edelim. Bu şartlar altında, kamu borçlarının milli gelire oranının yüzde 80’i geçmemesi için, bütçedeki faiz dışı fazla, milli gelirin yüzde 4’ü olmalıdır. (% 10-%5 = 5%. %5 çarpı %80 = % 4) Eğer faiz dışı fazla, yüzde 4’ten büyük olursa veya milli gelir yüzde 5’ten fazla artarsa veya gerçekleşen reel faiz yüzde 10’nun altında kalırsa, o ülkenin kamu borçlarının, milli gelire oranı düşer. Türkiye’de son 5 yılda kamu borcunun milli gelire oranının düşmesi böyle olmuştur.
4. Erdal Sağlam’ın yazılarından anlaşıldığına göre, IMF raporunda, kamu borçlarının, milli gelire oranının yüzde 30’a düşürülmesi önerilmektedir. Böylece, aritmetik olarak, faizler düşürülmese bile, faiz dışı fazla yüzdesi kendiliğinden küçülecektir.
5. Sürekli yazıp duruyorum. Türk ekonomisinin ulaşması gereken hedef "düşük faiz-düşük enflasyon"dur. Bugün ise "yüksek faiz-düşük kur"a çapalanmış bir enflasyon düşürme politikası izlenmektedir. Yüksek faiz-düşük kur, bir yandan iç açık diğer yandan dış açık yaratarak Türk ekonomisini kırılgan yapmaktadır. Bu kısır döngü nerede ve ne zaman kırılacaktır. Sorun buradadır.