Yüksek faiz çılgınlığı

Devalüasyon-enflasyon sarmalına girmiş olan Türkiye, 2000 yılının başında kur çıpası yöntemiyle enflasyonu düşürme politikasına geçti ve bunda da başarılı oldu.

Nitekim, 1999’da yüzde 69 olan enflasyon, 2000 yılında yüzde 39’a düştü. Bu sonucu elde etmek için Hazine, Merkez Bankası ve bankalar fahiş faizler ödedi. O kadar ki; 2000’in son ve 2001’in ilk aylarında bir gecelik faizler yüzde 7000’lere kadar yükseldi. Merkez Bankası, Hazine ve onların destekçisi resmi iktisatçılar, enflasyonu düşürmek için, döviz kurunu düşük tutmanın şart olduğunu savundular. Yüksek reel faizi de, ekonomik istikrarı sağlamak için toplumun ödemesi gereken bedeldir dediler. Bedel ödenmesine rağmen dış şartlar uygun olmadığı için, 2001’in 22 Şubat’ında, tarayan kur çıpasından çıkıldı. Döviz fiyatı patladı, kur yükselmesini, fiyat artışları izledi ve 2001 yılında enflasyon, 1999’daki düzeye, yani yüzde 69’a geri geldi. 2001 krizinden sonra, Türkiye’de, dalgalı kur sistemine geçildiği ilán edildi. Bir süre sonra, izlenen faiz ve kamu borçlanması politikasından anlaşıldı ki, aslında kur çıpasından vazgeçilmemiş. Değişen sadece uygulamanın adıymış. Ben durumu çakınca, yeni(?) politikanın adını "Örtülü Kur Çıpası" koydum. Sokaktaki insanlar, oynanan oyunu daha somut bir şekilde algılasın diye de buna "yüksek faiz-düşük kur" dedim.

* * *

Bu hafta Hazine, enflasyona endeksli beş yıllık tahvil çıkardı. Altı ayda bir yüzde 5 reel faiz ödenecek. Yani yıllık reel faiz, yüzde 10’dan fazla. Pek tabii, çıkartılan bu ballı kaymaklı tahviller kapış kapış satıldı. Bu tahvillere o kadar çok talep gelmiş ki, Hazine bile bundan kuşkulanıp, başlangıçta ihraç etmeyi düşündüğü miktarın yarısından azında borçlanmayı durdurmuş.

1. Devletlerin, enflasyona endeksli olarak borçlanması, seyrek de olsa Türkiye dahil bazı ülkelerde, ama özellikle Latin Amerika’da çok kullanılmış ve sakıncaları, faydasından fazla olduğu anlaşıldığı için terkedilmiş bir borçlanma yöntemidir.

2. Enflasyon, kendi kendini yaratan bir süreçtir. Her tür endeksleme, ister fiyat, ister ücret, ister kira, ister faiz olsun, son tahlilde enflasyonu besler.

3. Örtülü kur çıpası politikasının uygulandığı Türkiye’de, gerek anaparası, gerek faizleri enflasyon aşındırmasına karşı korunmuş tahviller, aynı zamanda devalüasyona endekslenmiş demektir. Çünkü her kur artışı, enflasyona geçiş yapacak, bu da bir dönem sonra ödenecek nominal faizleri arttıracaktır.

4. Dünya devletleri arasında yüzde 10 reel faizle uzun vadeli borçlanan tek bir ülke yoktur. Dünya devletlerinin, borçlanmaya ödediği reel faiz yüzde 2 dolayındadır.

5. Türkiye, dünya ortalamasının 5 katı kadar yüksek reel faizle borçlanacak kadar, ekonomisinin geleceğine güvenilmez zavallı bir ülke değildir.

6. Bir yandan, Türkiye’nin uzun vadeli döviz cinsi borçlanmasında, risk priminin çok düştüğünü görülürken, diğer yandan bu kadar yüksek risk primi içeren bir faizle enflasyona endeksli tahvil çıkarılması çelişkidir.

7. Küreselleşme ile birlikte ekonomisi modernleşen ve verimliliği artan Türkiye’de, Türk Lirası zaten döviz karşısında değerlenecekti. Bu süreci, TL’ye fahiş faiz vererek daha da hızlandırmanın álemi yoktur.

8. Hazine’nin en kısa zamanda "devalüasyon" korkusundan kurtulup, uzun vadeli dövizli borçlanmaya ağırlık vermesini tavsiye ederim.

Son Söz: Kendi reytingini düşük görene, eloğlu derece vermez.
Yazarın Tüm Yazıları