Paylaş
Yani fiziki olaylar, iktisadın kanunlarına tabi değildir. Çünkü fizik, iktisadı kapsar, ama iktisat fiziği kapsamaz. Misali hatırlayın. İnsan iki ayaklıdır, ama her iki ayaklı insan değildir. İki ayaklıların bir kısmı kuştur. Lakin fizik bilmek, tek başına iktisadi kavramaya yetmez. Çünkü iktisadın tâbi olduğu fizik kanunlardan başka yine ters düşemeyeceği biyoloji, psikoloji ve sosyoloji kanunları vardır. Pek tabii iktisadın kendi kanunları da mevcuttur... Felsefe bitti; yolumuza devam edelim.
PARA
Modern iktisat, kâğıt paranın icadıyla başlamıştır. Kâğıt paradan önce kullanılan paralar, altın gümüş gibi değerli maden veya nadir taşlardan olurdu. Hâlbuki kâğıt paranın kendisi (yani kâğıdı) değerli değildir. Kâğıt paranın değeri “itibari”dir. İtibarı da parayı tedavüle sokan ve onun belli coğrafyada kabul edilmesini zorunlu kılan hükümran devletin itibarı kadardır. Kaldı ki günümüzde para yaratmak için kâğıda da ihtiyaç kalmamıştır. Bir kayıt bu işe yetmektedir.
Fizikçi Lavoisier “kapalı bir sistemde, hiçbir şey yoktan var olmaz; varken yok olmaz, sadece hal değiştirir” demiştir. Yazının başında iktisadi hayatta cereyan eden her şey fizik kanunlarına tabidir dedik. Öyleyse bu para denilen şey, nasıl oluyor da yoktan var ediliyor? Cevap: Edilmiyor. Çünkü tedavüle çıkan para, ne gelir ne de servet yaratır. Sadece mevcudu, kişiler ve kurumlar arasında yeniden dağıtıma tabi tutar.
MERKEZ BANKALARI BUNUN İÇİN VARDIR
ABD 2008’de krize girince, Amerikan Merkez Bankası (FED) yaklaşık bir yılda 1,6 trilyon dolar para yaratarak sistemini kurtarmıştır. Çünkü ABD bir “kapalı sistem”dir. Yani “tek para-tek devlet”tir. Halen kriz içinde bulunan Avrupa’da da, Avrupa Merkez Bankası 1 trilyon Euro para yaratmıştır. Bu para 3 vadeli ve düşük faizli olarak bankalara verilmiş; onlar da bu parayla ödemeler sistemini işletmiştir. Ama AB krizden çıkamamıştır. Çünkü “kapalı sistem” değildir. Yani “tek para-çok devlet”tir. Herhalde bu paranın bir kısmı da ülkemize gelmiştir. Türkiye de bu sayede, cari açık vermesine rağmen döviz rezervi arttırmaya devam etmiştir.
Gazeteler “Avrupa borçtan batıyor” diye yazıyor. Yanlış noktadan telaşlanılıyor. Sorun borç değil, sistemin kapalı olmamasıdır. Çünkü “kapalı bir sistemde” borç kadar alacak vardır. Alacaklılar alacaklarından kısmen bile vazgeçse borç krizi biter. Bu iş bu kadar basittir. Denecek ki; olmaz öyle şey. İnsanlar niye alacağından vazgeçsin. Hem bundan sonra kim, kime borç verir. Bütün iktisadi ve sosyal düzen bozulur. Ama bu işlem çaktırmadan yapılırsa kimse alacağımı, alamadım demez. Üstelik kriz, ekonomik ve sosyal düzen bozmaz mı?
GİZLİ BORÇ SİLME
Merkez bankalarının para yaratarak reel faizleri eksiye düşürmesi parasal serveti aşındırır. Yani tahvil ve mevduat sahipleri, parasal varlıklarının bir kısmını kaybeder. Bir süre sonra işler açılınca, borçlular da borçlarını değersizleşmiş parayla geri ödeme imkânına kavuşur.
Son Söz: Borç verenin, borç alandan daha akıllı olması gerekir.
Paylaş