Paylaş
YAŞANAN ekonomik krizle birlikte yeni bir iş ortamı oluştu. Yüzde 50'lik bir devalüasyon oldu. İthal malları pahalılandı. Türkiye'de ödenen işçilikler döviz cinsinden ucuzladı. Ucuz döviz kredisi bitti. Düne kadar, kárımı artırmak için hangi hammaddeyi, yarı mamulü veya mamulü, dünyanın hangi ülkesinden ithal edeyim diye araştırmalar yapan işadamları, şimdi hangi ürünleri, hangi ülkelere ihraç edebilirim diye düşünmek mecburiyetine girdi. Acaba?
Evet, burada kocaman bir acaba var. Çünkü, döviz fiyatlarının kısa bir süre sonra ‘‘enflasyonun altında devalüasyon’’ politikası izlenerek tekrar düşük hale getirilmesi mümkün. Hele hele, enflasyon kadar ücretlere zam politikası da uygulanmaya başlanınca, yine eski hamam eski tas. Bir yandan bu krizden nasıl çıkarız diye düşünürken, diğer yandan gelecek dış yardımlarla birlikte kriz öncesi duruma, bir yıl geçmeden geri döneceğimizden ciddi şekilde endişeleniyorum.
Çünkü, Türk ekonomik hayatına egemen olan temel anlayış bu. Benim iş hayatının içinde bulunduğum son 40 yıl içinde devalüasyonları takip eden kısa süreler hariç, döviz fiyatları sürekli baskı altında tutulmuştur. Buna son yirmi senedir izlenen TL'ye yüksek reel faizi de eklerseniz, hoş geldin ‘‘sıcak para’’, hoş geldin ‘‘açık pozisyon’’ ve de hoş geldin ‘‘cari işlem açıkları’’. Arkasından bir kriz daha.
* * *
Şimdi diyorum ki, hazır bir krize girmişken, hazır kamu bankaları gizli bütçe açığı vermekten alıkonulacakken, hazır devlet savurganlığı gemlenecekken, hazır ‘‘kendi bankanı kendin soy’’ bankacılarının gözü korkmuşken ve de hazır Derviş gelmişken, şu bizim çıkmaz sokak ‘‘ucuz döviz-yüksek faiz’’ ekonomik politikamızı bir sorgulasak. Sorgulamakla da kalmayıp, şunu bir tersine döndürsek.
Meramımı anlatabildim mi acaba? Türkiye'yi ithalatçı cenneti yapmaktan çıkarıp, hayali değil hakiki ihracatçı cenneti haline getirsek diyorum. O zaman dört gözle beklediğimiz yatırımcı yabancı sermaye bu ülkeye gelmez mi? Yurtdışında para kazananlar, yurda daha fazla para yollayıp mal mülk edinmez mi? Avusturya'da kayak yapmak, Uludağ'dan daha ucuza geliyor saçmalığı bitmez mi?
* * *
Ucuz döviz politikasının ülkeyi getirdiği nokta belli. Giderek derinleşen bir dış borç batağına saplanıyoruz. Ödediğimiz faizleri toplasak, bulunacak rakam neredeyse aldığımız borçtan fazla. Alınan borçlarla verimli yatırımlar yapmış da değiliz. Yarısını herhalde ota-moka sarf ettik.
* * *
Yeni iş planlarını, firmalar neye göre yapacak? Ucuz dövize mi, yoksa pahalı dövize göre mi? Bunu tahmin edemezsek, korkarım ekonomimizin yapısı değişmeyecek.
SON SÖZ: Su, arazinin eğimine göre akar.
Paylaş