BUGÜN Türkiye gündeminin birinci maddesi, cumhurbaşkanı seçimidir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci maddesi de Çankaya Köşkü’nde uzun yıllardır devam eden türban yasağının, şu veya bu şekilde hepten kalkacak olmasıdır. Türban, günümüz Türkiye’sinde, belli bir biçimde bağlanan başörtüsü demektir. Türban, herhangi bir başörtüsü değildir. Köylü kadınlar da başlarını bağlar, zaten ninemin de başı örtülüydü benzetmeleriyle, bugün tartışılan türbanı bir tutup olayı hafife almak hata olur.
Çankaya’nın Amerikan tabiriyle "birinci hanımefendisi"nin ya da bizim tabirimizle yeni "ev sahibesi"nin erkeklerle bir arada olacağı kapalı veya yabancı erkeklerin kendisini görmesi mümkün açık mekánlarda başına takacağı türban İslami bir simgesidir. Bu simge, muhafazakár çevrelerde yetişen kadınların esaret değil, "özgürlük" flamasıdır.
Dindar erkeklerce, evlere kapanmaya zorlanan veya kız kıza, kadın kadına yaşayın diye yaşam alanları daraltılan kızlar ve kadınlar, bu kısıtlamaları, türban takarak aşmıştır. İçtimai mukavelede "türbanı takan, her yere gider" yazmaktadır. Bunun için dindar aile kızları türbana sarılmış ve onun militanı olmuştur.
İnşallah yakın bir gelecekte, Türkiye’nin en ücra köşesinde bile bu hanımları türban takmadıkları için ne kimse rahatsız etmeye cesaret edebilecek, ne de çevreleri onları eleştirebilecektir. Onlar da şartlı değil, tam özgür olacaktır. Türban, Çankaya Köşkü’nün yeni ev sahibesinin tercihi ise bu da bu ülkenin bir gerçeğidir.
Uzun yıllar ekonomimizin en zayıf yönü, yeterince döviz kazanamamasıydı. Bugün de sistem aynı zafiyetle maluldür; ama Türkiye’ye gökten döviz yağmaktadır. Dolayısıyla ülkede döviz kıtlığı diye bir sorun kalmamıştır. Bu durum, hem kısmen gerçek, hem de daha ziyade görüntüsel olarak Türk ekonomisi "çok iyi gidiyor" şeklinde bir tablonun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye’ye oluk oluk döviz akmasının iki sebebi vardır.
1. Kendi parasıyla ithalat yapıp borçlanmadan sonsuz cari açık verme imtiyazı olan Amerika, dünyayı dolara gark etmiştir. ABD’nin birikmiş cari işlem açıkları 7 trilyon doları geçmiştir. ABD açık verdiğine göre, birileri de fazla vermektedir. Nitekim sadece Asya ülkelerinin merkez bankalarında 3 trilyon dolar döviz rezervi vardır. Sanayi malı ihracatçı veya petrol zengini ülkelerin rezerv biriktirmesi, bizim borçlanarak döviz rezervi inşa etmemiz gibi değildir. Dünyada gerçekten ne yapılacağı bilinmeyen çok "kazanılmış" döviz vardır. Bu döviz (akışkan sermaye) girecek delik aramaktadır.
2. AKP iktidarının bir numaralı iktisadi politikası, dünyanın akışkan sermayesini Türkiye’ye çekmek olmuştur. Bunda da başarılıdır. Dünyada faizlerin yerlerde süründüğü bir dönemde, Türkiye yüksek faiz vererek bol sıcak para çekmiştir. Buna ilave olarak, özelleştirme, varlık satışı veya iltizam ihaleleriyle, özellikle son iki yılda yüksek miktarda yabancı sermaye girişi sağlanmıştır. Döviz arzı artınca, Türk Lirası değerlenmiştir. Bu sayede, Başbakan’ın deyişiyle ülkemiz "durduk yerde zenginleşmiştir".
Son Söz: Döviz ne kadar çoksa, türban Çankaya’ya o kadar kolay çıkar.