HÜKÜMETİN IMF ile yürüttüğü müzakereler tıkanmış gibi duruyor. Basına yansıyan bilgiler birkaç saat arayla taban tabana zıt oluyor.
Bir bakıyoruz "anlaşma tamam" anlamına gelen bir haber uçuyor, çok geçmeden "aramızda derin görüş ayrılıkları var" ifadesi ortaya yayılıyor. İktisat yorumcuları ile sanayici ve işadamlarının çoğu "IMF elimizden tutmazsa, biz kriz deresini zor geçeriz" görüşünde. Bu yüzden IMF anlaşmasının gecikmesi İstanbul’da huzursuzluk yaratıyor. Olan bitenden ne anladığımı ve kendi görüşümü ortaya koymak istiyorum.
* * *
1.IMF, hükümetin hazırladığı 2009 bütçesini hayalci buluyor. Bırakın yüzde 4 büyümeyi, küçülmek Türk ekonomisi için kaçınılmazdır. Bu şartlar altında bütçenin gelir kalemlerini düşürün. Pek tabii, bununla tutarlı olarak harcamaları da indirin diyor.
2.IMF, kriz de olsa, Türk ekonomisinin kamu maliyesinde gevşemeye tahammülü yoktur. Ekonomiyi canlandırmak için bütçe açığı büyütüp, bunu iç ve dış borçla kapatmayı unutun. Bu maceralı yolculukta IMF size destek veremez. Ülkeniz bu yüzden bir finansal krize girerse, sizinle birlikte IMF’nin itibarı da zedelenir diyor.
3.Türkiye’nin iktisat bağlamında "şef ideologu" kimdir ve ne düşünüyor bilmiyorum. Aslında böyle bir "guru"ya şu sıralarda çok ihtiyacımız var. Ancak başta Başbakan Erdoğan ve Bakan Şimşek olmak üzere hükümetin, IMF’nin geleneksel "önce istikrar-sonra canlanma" yaklaşımını kabul edilebilir bulmadığı anlaşılıyor. Hükümet, diğer ülkeler krizden çıkmak için bütçe açıklarını arttırıyor "iktisadi ve mali istikrar, ancak canlanma ile sağlanır" biz de bunu yapalım diyor.
4.Küresel krizin dalgaları Türkiye sahilini dövmeye başladığından beri, bankalarımız özel sektör kredileri azaltıp devlet tahviline yüklendi. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Devlete borç vermek, hem sermaye yeterliliği oranını tutturmak, hem icabında tahvilleri Merkez Bankası’nda nakde dönüştürme kolaylığı, hem de "çürük alacak" yaratmama açısından rasyoneldir.
5.Ne var ki; bankalar açısında rasyonel olan bu tutum, ulusal ekonomi, yani "büyüme" ve "işsizlik" açısından rasyonel olmayabilir. Milli gelirin daha fazla geri gitmemesi ve işsizliğin çığ gibi büyümemesi için, özel sektöre kredi diye verilmeyen özel tasarrufun, kamu tarafından harcanması gerekir. Bunun cebirsel sonucu da bütçe açıklarının büyümesidir.
* * *
Ağır sıklet ekonomistlerimiz, politika tercihlerini, gerekçeleriyle birlikte açıkça ortaya koyarak, IMF-Hükümet anlaşmazlığına ışık tutmalı ve herkesi aydınlatmalıdır.
Son Söz: Harcanmayan tasarruf, milli geliri düşürür.