ÖNCE çarşamba günkü yazıyı bir kez daha özetleyip, bir dizgi hatasını da düzeltmek istiyorum. Türk ekonomisinin yumuşak karnı "cari işlem açığı"dır.
Cari işlem açığı olmasa, Bakan Babacan’ın benzetmesiyle, dışarıdan gelen paralar azalsa bile, ekonomide saatte 200 km hızla giden trenin duvara çarpması gibi bir kazaya uğramaz. Çünkü ortada kırılganlık yoktur. Türkiye, niçin cari işlem açığı veriyor diye sorulunca, iktisat hocalarımız, "Çünkü Türk halkı, yeteri kadar tasarruf etmiyor" diyorlar. Söze devam edip, bu yüzden tasarruf açığı oluşuyor, bu açığı kapamak için de yurt dışından başka milletlerin tasarrufları ithal ediliyor deyip, eğer ortada bir sakatlık varsa bunun "suçlusu halktır" demeye getiriyorlar. Bu saçmalıklara inananlar da aynı lafları ayet-i kerime gibi orada burada tekrar ediyor. İşte çarşamba günü, bu ezberi bozmaya çalıştım. Yazı metninde yer alan cari işlem özdeşliğindeki son terim "yatırım bölü tasarruf" değil "yatırım eksi tasarruf" olacaktı, düzeltirim. Bazen bu hatalara engel olunamıyor.
* * *
Tam bu konuları irdelerken bir de baktık Türkiye yine Almanya’nın şamar oğlanı olmuş. Hikáye şöyle: 13 yaşındaki İngiliz kızı ile 17 yaşındaki Alman oğlan yatakta oynaşırken, eski tabiriyle oğlan kızın mahrem yeri civarında inzal olmuş. Bikrinin izale edildiği vehmine kapılan İngiliz kız, iki göz iki çeşme ağlayarak durumu ailesine anlatmış. Onlar da Alman oğlanı polise şikáyet etmişler. Bizim adli makamlar da T.C. yasalarına ve yerel teamüle göre ne yapılması gerekiyorsa onu yapmış. Alman oğlan tutuklanmış. Bu tutuklama Alman’ların tepesini attırmış. Nasıl olur da bir Alman böyle saçma bir nedenle tutuklanır diye. İşte bu sebeple, başbakanı dáhil her etkili ve yetkili Alman, oğlanı kurtarmak üzere harekete geçti. Merak etmeyin, oğlan yakında zafer işareti yaparak yurduna dönecektir.
* * *
Verilmiş sadakamız varmış doğrusu. Düşünebiliyor musunuz? Kız, İngiliz değil de Türk olsaydı; Türkiye, şimdi kaç misli müşkül durumda kalırdı? Ecnebi Türkler, "şikáyeti geri alması" için kızın ailesine nasıl çullanılırdı. AB muhipleri şöyle düşünmez miydi? Bir yandan, cari açığın yarattığı "iktisadi kırılganlık", diğer yandan Batı destekli Kürtlere bağımsızlık projesi ve onun uzantısı olan PKK terörünün yarattığı "siyasal kırılganlık" var. Üstelik Kıbrıs’ta Rumların isteklerini de yerine getirmedik. Zaten Fransa da AB’ye girişimize taş koyuyor. Tam bu sırada AB karşıtı geri kafalı zihniyetin yaptığına bakın. Böyle bir ortamda Alman bir çocuk tutuklanır mı hiç? Basınımızın ağır topları da, "bu ne izansızlık!" diye makale ve yorumlar döşenmez miydi? Aileye baskı yapmakla görevli dinciler ortaya çıkıp "zaten dişi köpek kuyruk sallamasa" edebiyatı ile söze girip, kızlarının erkeklerle arkadaşlık etmesine izin veren aileler suçludur aslında diye fetvalar vermez miydi? Dedim ya! Verilmiş sadakamız varmış. Yoksa halimiz haraptı vallahi. Buradan tüm ailelere sesleniyorum. Seçimlere kısa süre kala AB’yi kızdıracak bir olay yaratmayın. Bakın Oyakbank 2.7 milyar dolara satıldı. Kızlarınızı, yabacı oğlanlarla görüştürmeyin. Görüştürürseniz ve benzer bir "hikáye" olursa da sakın şikáyette bulunmayın.