YÜKSEK faiz-düşük kur mücahitlerine göre, Batı’da faizlerin ve Türkiye’de risklerin artması, Türkiye’ye sıcak para girişlerinin yavaşlayacağı ve hatta terse döneceği anlamına gelmiyordu.
O gerekçeyle "finanse edildiği sürece, cari açık sorun değildir" fetvasını vermişlerdi. Yüksek sesle teláffuz etmeseler de, akıllarından geçen çözüm şuydu: Gerekirse, verirsin daha yüksek faizi, sıcak para akışı devam eder. Eğer sıcak parayı ülkeye çeken, Batı ile Türkiye arasındaki faiz farkı ise, ki öyledir, bu izáfi fark muhafaza edildiği sürece, akım devam edecektir. Nereye kadar? Arjantin’de dolara yüzde 40 faiz verinceye kadar bu süreç devam etmiş. Bizim gidecek daha çok yolumuz var.
Merkez Bankası Başkanı göreve geldikten sonra, ilk iş olarak hedeflenen enflasyona göre verilen faiz yüksektir deyip, faizleri çeyrek puan indirdi. Tam o sırada nisan enflasyonu da yüzde 1.34 çıkmaz mı? Aylık bazda hesaplanınca, bırakın yüksek reel faizi, faizler eksiye dönmüş oldu. Sen misin fazileri indiren? Derhal zinde güçler harekete geçti. Döviz fiyatları bir fırladı ki, sıcak paracı bankaların ve hükümetin feleği şaştı. O zaman derhal çözüm tabağı sofraya kondu. Faizleri arttır, döviz sat; indir şu dövizi. Yer misin, yemez misin? Merkez Bankası tabaktaki çözümü yedi tabii. İki hamlede faizleri, düşürdüğünün 16 katı arttırdı. Allah adamı sıcak paraya muhtaç hale düşürmesin bir kere. Bu askerlikte, terhis yok. Nöbete devam.
Neticede döviz fiyatları gerilemeye başladı. Herkes mutlu oldu. Haziran enflasyonu da geçen yılın aynı ayının 2.5 katı fazla çıkmasına rağmen, enflasyon tahmininde yanılma şampiyonlarının beklentilerinin altında kaldığı için, büyük başarı olarak değerlendirildi. Hükümet sözcüsü, durumu veciz bir şekilde açıkladı: Yangın söndü.
* * *
Anlayacağınız bu yazıyı, "yüksek faiz-düşük kur" mücahitleriyle kafa bulmak için yazıyorum. İzninizle devam edelim. Döviz fiyatları, iki ayda yüzde 30 zıplayınca, haklı olarak bazılarının aklına "acaba izlenen dalgalı kur politikasında sistemik bir hata olmasın?" diye bir soru geldi. Bizim mücahitler, derhal durumdan vazife çıkarıp diklenmeye başladı. "Ne yani? Sabit kur rejimine mi geçilsin? Olmaz öyle şey!" Sanki ortada sabit kur rejimine geçilsin diyen varmış gibi? Neyse. Şimdi ben soruyorum: Madem ki, dalgalı kur rejimi içindeyiz, kuru bastırmak için gösterilen bu kadar gayret ve halkın cebinden ödenen bu kadar maliyet niye? Var mı dalgalı kur rejiminde yüksek reel faiz vererek, sıcak para çekmek? Bırakın kurlar dalgalansın. Nereye kadar inerse insin, nereye kadar çıkarsa çıksın. Pek tabii bunlar boş konuşmalar. Türkiye gibi, ulusal parası yumuşak olan bir ülkede, sert paranın yani dövizin fiyatına hákim olunmadan, istikrar sağlanamaz.