Tutuklu çok hükümlü az

YENİ Adalet Bakanı her yeni bakan gibi "durumun vahameti" tespiti ile işe başlamış. Türkiye’deki hapishanelerde bulunan yaklaşık 90 bin kişinin yüzde 60’ı tutuklu, yüzde 40’ı da hükümlüymüş.

Hálbuki Avrupa hapishanelerinde bu oran yüzde 85-90’ı hükümlü, (yargılanması bitmiş) yüzde yüzde 10-15’i de tutuklu (yargılanması süren) şeklindeymiş. Adalet Bakanı "Bu, adaletin gecikmesi demektir" dedikten sonra, "durumu düzetmenin çaresi İstinaf Mahkemeleri (Ara Yargıtay) kurulmasıdır" diye eklemiş.

* * *

"Adalet mülkün temelidir" denir. Burada mülk, "ülke" yani onun idaresi anlamına gelir. Nitekim "Mülkiye Mektebi" de mülki ámir (kamu yöneticisi) yetiştiren okulun adıdır. Denildiği gibi adalet hizmeti iyi değilse, ülkenin temeli zayıftır. Ülkenin temeli zayıfsa, ekonominin de temeli zayıftır. İktisat, bir sosyal bilimdir; paradan ibaret değildir. İktisatçı, adalet üzerine; hukukçu da iktisat üzerine düşünmeye mecburdur.

* * *

"Geç gelen adalet, adalet değildir" sözü genel kabul görmüş bir ifadedir. Tutuklu sayısının çokluğu, adaletin geciktiğinin göstergesidir deniyor. Bu doğru bir çıkarım mı?

1.Zanlının, tutuklu veya tutuksuz yargılanmasına yargıç karar vermektedir. Yargıçlar yarın, tutukluların dörtte üçünün tutuksuz yargılanmasına karar verse, hem tutuklu-hükümlü oranı bir anda düzelecek hem de hapishaneler rahatlayacaktır. Bu durumda adalet hızlı tecelli etmiş mi olacaktır?

2. Zanlıları tutuksuz olarak yargılayacağına tutulu olarak yargılamayı tercih eden yargıçlar, aslında zımnen bir mahkûmiyet kararı vermiş olmuyorlar mı?

3. Acaba yargıçlar, nasıl olsa avukatlar usul manevraları ile bu zanlıyı ya delil yetersizliğinden beraat ettirecek ya da davayı zaman aşımına sokacaklar; iyisi mi ben vicdanen suçlu bulduğum bu kişiyi, yeteri kadar içeri de tutayım da adalet "gecikmeden" tecelli etmiş olsun diye düşünüyor olamazlar mı?

4. Gerek mahkemelerin geç karar vermesi, gerekse hemen, hemen tüm kararların temyiz edilip Yargıtay’ın önüne yığılması, ülkemizdeki egemen hukuk anlayışının ve uygulanan usullerin "sistemik" bir sorunu değil midir?

5. Hukuk anlayışını ve yargılama usullerini aynen muhafaza edip, adaletin zamanında tecellisini bir "mahkeme ve üst mahkeme sayılarını ve imkánlarını" arttırma yani iktisat projesi olarak ele almak ne kadar doğrudur?

6. Bugün Yargıtay önünde birikmiş dosyalar, yarın İstinaf Mahkemelerinin önünde birikse ne olacaktır?

7. Hukuk eğitimi, avukat yetiştirme yerine yargıç yetiştirmeye odaklansa, adalette gecikme sorunu daha kolay çözülmez mi?

Son Söz: Hukuk, adaletinin temelidir.
Yazarın Tüm Yazıları