Paylaş
Ama bazıları daha yanık okur, dinleyeni duygulandırır ve onların bir an için olsa bile, kendi davranışlarını eleştirmeye sevk edebilir.
1. Trafikle ilgili ilk yazım, 1967 baharında “Trafik Vahşeti” başlığıyla Milliyet gazetesinde yayınlaşmıştı. O günden bu güne kadar konuyu gerek kuramsal olarak irdeleyen gerek uygulamaya dönük önlem içeren 30’dan çok trafik yazı yazdım. Televizyon programlara çıktım.
2. Araç sayısı, sürücülerin araç kullanma becerileri, hareket halindeyken kurallara uyma alışkanlığı, yolların kalitesi, köprüler, alt-üst geçitler, sinyalizasyon, işaretlendirme gibi hususlar göz
önünde tutulursa, Türkiye’de trafiğin çok geliştiği söylenebilir. Ancak...
3. Vahşet, “kendi çıkarını, diğer kişilerin yani toplumun çıkarından üstün tutmak” demektir. Bu tanıma göre, trafik vahşeti, biraz azalmakla birlikte, bu ülke topraklarda hâkimiyetini halen sürdürmektedir.
4. Milli gelirin kabaca yüzde 60’ı hizmetler sektöründe yaratılmaktadır. Hizmet üretimi büyük çapta kentlerde cereyan eder. Her bir kent aslında “hizmet üreten dev bir fabrikadır”. Trafik de bu fabrikada üretim maliyetini etkileyen bir numaralı mühendislik konusudur.
SIKILMADAN, UTANMADAN KÖPRÜDEN MEDET UMMAK
5. İstanbul’un trafik sorunu kısmen çözmek için birinci köprü inşa edilmişti. İlk zamanlarda gerek köprü, gerek çevre yolları, şehir içi ulaşımda bir rahatlama yarattı. Bu rahatlama, özellikle Avrupa-Asya transit taşımacılığı yapan kamyonların Boğaziçi’ni geçişlerinde gözlemlendi.
6. Ancak birinci köprü şehrin yapısını değiştirdi. Trafik vahşetinin anası (veya ikiz kardeşi) olan “imar vahşeti” yüzünden, birinci köprü, giderdiği ihtiyaçtan fazla yeni talep yarattı. Bu yüzden trafik sorunu büyüdü.
7. Birinci köprünün, trafik sorununu bırakın çözmeyi, azdırdığı gün gibi ortadayken bazıları çıkıp hiç utanmadan ve sıkılmadan, yeni bir köprünün şehrin trafik sorununu çözeceğini iddia etti. İkinci köprü yapıldı.
8. Şimdi de aynı mantıksızlıkla İstanbul halkını canından bezdiren şehiriçi trafik sıkışıklığının üçüncü köprü ile çözüleceğini utanmadan sıkılmadan savunanlar var.
* * *
Trafik iki yolla çözülür. Birincisi “şehircilik” ikincisi “polislik” dir. İstanbul’da ikisi de yoktur. Şehrin planlanması ve plana göre inkişafını sağlamak imkânsızdır. İmar rantlarıyla beslenen irili ufaklı yamyamlar, insanı çiğ, çiğ yer. Trafik polisliği ise nispeten kolaydır. “Park Yasakları” uygulanabilse, şehrin çok şikâyet edilen trafik sorunun yarısı çözülür. Hem de hiç para harcamadan.
Son Söz: Yol biter, park edecek araç bitmez.
Paylaş