Topsuz sözleşme

TORBA kanun diye bir tabir var.

Haberin Devamı

Çeşitli ve çoğu kez birbiriyle ilgisiz kanunlarda yapılacak bir iki maddelik değişiklikler tek bir kanun taslağı halinde meclise geliyor ve yasalaşıyor. Son olarak böyle bir torba kanuna ilave edilen bir yeni maddeyle hükümet THY’de ortaya çıkan bir ücret ihtilafına bağlı greve müdahale etti. “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu”nun grev yapılması yasak işkolları maddesinin kapsamı genişletildi. Havacılık hizmetleri de can ve mal kurtarma, itfaiyecilik, cenaze ve tekfin, enerji üretimi ve dağıtımı, bankacılık ve noterlik, kamu kuruluşları tarafından sağlanan şehir içi ulaştırma hizmetleri gibi “grev yapılması yasak” işkollarına dâhil edildi. Değim yerindeyse “şirkete özel yasa yapıldı”. Yok, kanun, yap kanun!

İŞVERENE ZARAR VE MÜŞTERİYE RAHATSIZLIK VERMEYEN GREV OLMAZ

Haberin Devamı

Grev yasağını savunan AKP milletvekilleri, grev sırasında uçakların çalışmaması yüzünden vatandaşlarının zarar gördüğünü söylemiş. Otobüs veya tren değil “uçak yolcusu” vatandaşlar grev yüzünden seyahatlerinden mahrum kalmış, işleri aksamış. Bu sebeple havayollarında grev yasaklanmıştır diyor. Grev, işveren kâr kaybına uğrasın diye yapılır. Yoksa grevin ne yaptırım gücü olur ki? Bu kâr kaybı ya da işveren şirketin (olayımızda THY) müşterilerinin hizmet alamaması şeklinde ortaya çıkar. Ancak toplu sözleşme ahlakına göre, bu zararın çift taraflı olması gerekir. Yani greve çıkanlar da “ücret kaybına” uğramalıdır. Zaten greve başvurmadan uyuşmazlıkların halledilmesi veya greve çıkılmışsa, grevin bir an önce sona ermesi ancak “iki tarafın da bu eylemeden zarar görmesi” sayesinde olur. “İki taraflı zarar” kuralı, emeğin piyasa fiyatının oluşmasını sağlayan “otomatik düzenleyici mekanizma”dır.

DİRENİŞ VEYA İŞ YAVAŞLATMA

Kötü bir gelenek olarak, ülkemizde nadiren “oyunun kurallarına” uygun grev yapılır. İşçi sendikaları hep, işverenin cebinden grev yapmak ister. Bu biraz da onların güçsüzlüğünden gelir. İster yasal, ister direniş veya iş yavaşlatma şeklinde yasadışı olsun, başlayan bir grevi sona erdirmek için yapılan görüşmelerin ilk iki maddesi daima “işten çıkartılanların, tekrar işe alınması ile grev sırasında ödenmeyen ücretlerin kısmen veya tamamen telafi edilmesi” olur. Bu da özellikle yasadışı grevi sona erdirmenin ilk koşuludur. En zor da burada anlaşma olur.

Haberin Devamı

GREV TEHDİDİYLE ÜCRET PAZARLIĞI

“Toplu Pazarlık-Toplu Sözleşme” düzeni, serbest piyasa ekonomik sisteminin bir kurumudur. Bunun sosyalizmde yeri yoktur. Toplu Pazarlık-Toplu Sözleşme, “Fiyat Mekanizması”nın bir aletidir. İşveren karşısında ferdi pazarlık gücü zayıf olan birey işçilerin, işverenle teker, teker ücret pazarlığı yaparak emeğin piyasa fiyatını teşekkül ettirmesi mümkün değildir diye düşünülmüştür. Bu sebeple pazarlık kolektif (toplu) olarak yapılır. Ancak bu toplu gücün, denetlenememesi emek piyasasında bu sefer ters yönlü haksızlıklar yaratır. Yani iş bulamayanlar veya zayıf işverenle çalışanlar emekçiler ezilir. Güçlü firmanın sendikalı çalışanları imtiyazlı hale gelir. Bu sakıncayı gidermek üzere Amerika’da işverenlere “greve çıkan işçinin yerine işçi alma” hakkı tanınmıştır. Bu hakkın tanınması, sendikalaşmayı zayıflatmıştır. Kaldı ki; küresel ekonomik düzen, kapalı ekonomik düzenden kalma eski tip sendikacılığı ulusal ekonomilere külfet haline getirmiştir.  Sendikacılık kendini yenilemelidir.
Son Söz: İşsizlik, sendikasızlıktan kötüdür.

Yazarın Tüm Yazıları