DÜNYANIN milli gelir büyüklüğüne göre ilk 20 ülkesine “Grup Yirmi” veya kısaca G-20 deniyor.
İlk yedi veya sekiz ülkeye de G-7 veya G-8 deniyor. Ancak buradaki G, İngilizcedeki gurup sözcüğünün değil, “Great” yani büyük kelimesinin ilk harfidir. G-20 ülkeleri, ara sıra toplanır belli kararlar alırlar. Alınan kararlara uymayanlara yasal bir ceza verilmez. Daha doğrusu verilemez. Çünkü kararları zorla uygulatacak bir otorite yoktur. Ancak alınan kararlar tamamen de müeyyidesiz değildir. Bunlara uymayanlara “misilleme” yapmak caizdir. Yani kararların tatbik kabiliyeti, tarafların gücüne bağlı bir “dehşet dengesi”ne bağlıdır. Çünkü her kural ihlali bir misilleme daveti, her misilleme de bir “mukabele-i bil misil” gerekçesi olur.
* * *
Güney Kore’de yapılan G-20’nin son toplantısına katılan ülkeler, ulusal para birimlerinin değerini düşürerek, dış ticarette “ülkelerinin rekabet gücünü arttırma” yoluna tevessül etmeyeceklerine yani bir “kur savaşına” girmeyeceklerine söz vermişler. Demek ki, ulusal paranın değerini düşürmek uğrunda savaşmaya değecek kadar o ülkenin lehineymiş. Duyurulur.
1. Türkiye, oldum olası değeri düşük değil, tam tersine “değeri yüksek TL politikası” izler. Dolayısıyla Türkiye’ye hiçbir ülke, TL’nin değerini yapay olarak düşük tutup, kendi sanayinin rekabet gücünü olarak yükseltiyorsun diyemez.
2. Yapılan toplantıda, Türkiye’nin, rekabet gücünü arttırmak için TL’nin değerini düşürme yoluna gitmeyeceğim diye söz vermesi, koyunların “bundan sonra tavşan yemeyeceğiz” sözü vermesi kadar anlamsızdır. Bugüne kadar hiçbir koyun zaten tavşan yememiştir.
3. Türkiye, kriz yılları kazaları hariç, ömrü hayatının hiçbir döneminde kimseyle “kur savaşına” girmemiştir. Biz, Türk Parasının Değerini Koruma mevzuatıyla “TL’de sulh, dövizde sulh” ilan etmiş bir ülkeyiz.
4. Biz “kur barışı” uğruna kendi sanayimizi, kendi turizmimizi, kendi hayvancılığımızı ezer; asla yabancı ülkelerin canını acıtmayız.
5. Uzunca bir süredir, hükümet yanlısı “statükocu iktisatçılar” TL’nin değerini düşürerek, ihracatı teşvik diye bir politika yoktur diye esip, gürlediler. Kore’deki G-20 toplantısına katılanlar ise, gerçek bunun tam aksi olduğundan, bunu yapmayalım, yoksa birbirimizin gözünü oyarız diye “kur barışı” anlaşması yaptılar.
6. Ulusal parasının değeri ister yüksek, ister düşük olsun, dış ticaret rejimini serbestleştiren her ülkenin ihracatı artar. Önemli olan ihracat artışının, ithalat artışından yüksek olmasıdır. Nitekim 24 Ocak 1980’den sonra önce devalüasyon, dış ticaretin serbestleşmesiyle Türkiye’nin ihracatı da adeta patlamıştı.
7. İhracat rakamları “brüt”tür. Önemli olan “net” ihracattır. Net ihracat, “ulusal katma değer” demektir. Ulusal katma değer, ihracatçı sanayicinin sadece kendi ithal ettiği malların döviz maliyetini değil, iç piyasadan temin ettiği, ama içinde ithal girdi olan ara malların içindeki ithal girdi maliyetinin de ihraç fiyatından düşülmesiyle bulunan rakamdır.
8. Katma değerin üçte ikisi de işçiliktir; yani istihdam artışıdır.
Son Söz: Küreselleşmeyle ihracat, döviz fiyatı artışıyla, net ihracat artar.